Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK-AR) verilerine göre, Türkiye, dünyada emekliler ve sosyal korumaya (sağlık dahil) GSYH'ye oranla en az harcama yapan ülkeler arasında yerini aldı. Emeklilere GSYH'den yapılan harcamalarda dünya ortalaması yüzde 7,9 olurken, Türkiye'de bu oran yüzde 4,3 oldu.
Dolayısıyla Türkiye, ekonomideki türbülanstan kurtulmak için
dar ve sabit gelirli kesimlerin ücretlerinde kısıntıya giderken, bunun daha devam
edeceğinin, önümüzdeki yılın başında da görüleceğinin sinyalleri gelmeye
başladı.
İlginç olanı bu sinyallerin yurtdışından geliyor olması.
Geçtiğimiz günlerde Alman Deutsche Bank ekonomistleri Türkiye’de asgari ücrete
yönelik yapılacak zamma ilişkin bir değerlendirme yaptı. Deutsche uzmanları, 2025
ocak ayında asgari ücrete gelecek artışın yüzde 25-30 aralığında olacağını
beklediklerini kaydettiler. Ekonomistler ayrıca, yüzde 30’un üzerinde bir
asgari ücret artışının, yavaşlayan ekonomi karşısında işletmeleri zorlayıcı bir
duruma sokacağının ve enflasyon beklentileri açısından bozucu olacağının
düşünüldüğü de vurguladılar.
Dikkatinizi çekiyor mu? Daha yüksek asgari ücretin ekonomiyi
yavaşlatacağını ve işletmeleri zorlayacağını belirtiyorlar. Türkiye’deki dar ve
sabit gelirlilerin bir süre daha sürünmeleri gerektiğini yoksa ‘işletmeler
zorlanacak’ gerekçesini de Deutsche uzmanları şimdiden ekonomi
yönetiminin aklına sokuyor.
Peki dar ve sabit gelirlilerin darboğazda olması Deutsche
yetkilileri için istenen bir durum olabilir mi?
Bu sorunun bir yanıtı olarak; ekonomideki sıkıntı sürdükçe,
içeride iktidara karşı tepki arttıkça, global finansçıların ülkeye
getirecekleri sermaye için alacakları faizde ellerinin daha rahat olacağı şeklinde
okuyorum.
Nitekim bu düşüncemi doğrulayan bir başka veriyi ortaya koyayım:
“Türkiye’ye yönelik yabancının carry trade ilgisi yüklü girişlerle
devam ediyor. 29 Mart-27 Eylül döneminde carry trade tarafında birikimli
girişler 29,7 milyar doları buldu.”
Ne dersiniz sıcak para yani ‘carry trade’ hangi
ülkelere gider. Ya da şöyle soralım: Yüksek faizi hangi ülkeler verir? Ekonomisinin
düzelmesi istenmeyen ülkeler olabilir mi?
Ekonomisinin düzelmesi istenilmeyen ülke için bir başka örnek
haber daha var.
Biliyorsunuz! Geçen hafta Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet
Fatih Kacır açıkladı. Çinli otomotiv devi BYD, Manisa'da 1 milyar
dolarlık yatırım gerçekleştirme kararı alarak altyapı çalışmalarına resmen
başladı. 2026 yılında faaliyete geçmesi planlanan tesis, yıllık 150 bin
elektrikli ve şarj edilebilir hibrit otomobil üretim kapasitesine sahip olacak.
Ancak tam bu kararın alındığı günlerde Avrupa Birliği’nden, Avrupalı
otomobil üreticilerini korumak amacıyla Çin’den ithal edilen elektrikli
otomobillere ek gümrük vergisi uygulanmasını kabul ettiği haberi geldi.
Yani AB ile ortak hareket edemediğimiz bir sürecin daha
başına geldik!
AB ülkelerinin otomotiv sektörünü koruma kararı ile
Türkiye’de yatırım yapan, ürünlerini de AB ülkelerine gönderemeyecek olan Çinli
BYD’ye yatırımın daha kuruluş aşamasında verilen teşviklerin durumu da ayrıca düşündürücü,
bunu da belirtelim…
Ama içeriden bir başka haber daha; ekonomide kısa zamanda düzelmenin
olmayacağını duyuruyor!
Merkez Bankası Banka Kredileri Eğilim Anketi'nin 3.
çeyrek sonuçlarına göre, son çeyrekte bankaların beklentisi, konut kredilerine
uygulanan standartların gevşemeye başlayacağı yönünde oldu. Taşıt kredilerinde
uygulanan sıkılaşma seyrinin sonuna gelindiği belirtilirken, ihtiyaç
kredilerinde ise sıkılaşmanın sürmesi bekleniyor. Ticari kredilerde, yabancı
para cinsinden açılan krediler dışındaki tüm kredilere olan talebin azaldığı
görüldü.
Kredi taleplerindeki gerileme ekonomide bir soğuma sinyali
verirken, asıl endişe edilmesi gereken cümleyi özellikle ‘bold’ladım. Ticari
kredilerde yabancı para cinsinden açılan kredilerde bir azalma yok.
Soğuma sinyali görülen bir ekonomide aynı zamanda yabancı para cinsinden kredi talebinin sürüyor oluşu, ileride nasıl bir döviz kredili borç yükünü ortaya çıkarır tahmin edersiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com