Vergileme tekniğinde çok önemli bir usul vardır. O da vergilerin oluşturduğu bir etkinlik kaybı olan ‘aşırı vergi yükü’. Bu durum vergilerin saptırıcı etkileri sonucu ortaya çıkar ve devletin elde ettiği gelirden daha fazla bir oranda, vergi yükümlüleri üzerinde refah kaybına yol açan bir etkinsizlik durumu oluşturur. Son vergi paketindeki vergilere bakarsanız, vergilerin saptırıcı etkisinin artık geldiğini belirtelim. O yüzden soruyorum: İşin içinden çıkılamaz hale mi geldik” diye.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM’nin 1 ekim tarihindeki açılışında yaptığı konuşmada ‘İsrail’in gözü bizim topraklarımızda’ sözü herkeste şok etkisi yaratmış, ancak neden böyle bir üsluba ihtiyaç olduğu anlaşılamamıştı.
Geçtiğimiz Cuma günü TBMM’ye sunulan vergi paketi ile bu kez Savunma Sanayinin Desteklemesi adı altında getirilince, İsrail ile ilgili konuşmanın aslında neyin hazırlığı olduğu ortaya çıktı.
Yani deprem olduğunda nasıl ki deprem gerekçe gösterilerek hemen ardından vergi konulması gibi, bu kez deprem olmasa da; deprem etkisi yaratacak bir konuşma ile yine vergi gelmiş oldu.
Demek ekonomi o kadar dibe vurmuş ki; bu zamana kadar yapılan parasal sıkılaştırma yeterli olmadı ve yeniden ‘kol saatine’ kadar vergi getiriliyor.
Hatta artık vergi adı altında aslında vergicilikten ne kadar uzaklaşıldığı da görülüyor. Mesela, damga vergisi. Bugün faaliyetleri durmuş işletmeler bile boş beyanname verdiklerinde damga vergisi ödüyor. Ama bu damga vergisi önceleri kağıt üzerinden yapıldığı için devletin kağıt masrafı olarak görülürdü. Ancak artık beyannameler dijital ortamda veriliyor. Hiçbir kağıt masrafı kullanılmıyor ama yine de damga vergisi kesiliyor.
Dahası damga vergisi yeni düzenleme ile iki kez alınacak. Nasıl mı?
2025 yılında zaten beyannamelerin damga vergisi en az yüzde 45 oranında artacak, bu biliniyor. Bir de bunun üzerine bu artmış damga vergileri iki kat ödenecek. Çünkü Savunma Sanayii destek Fonu ödemesi yapılacak. Bu sene KDV Beyannamesi damga vergisi 308.30 TL, seneye 447 TL olacak, bir bu kadar da Savunma Sanayii Destek Fonu olacak, neredeyse her ay KDV beyannamesinde hiçbir şey satmasanız bile 1.000 TL ödeyeceksiniz. Yani dijital ortamda beyanname versen de kağıt ortamında versen de ‘kol saatinin vergisini’ alacağım diyor maliye…
Ha burada “Her ay alınacağından emin misin” diyorsanız; Getirilen Kanun teklifinin “12’nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında; beyannamelerden alınan katılma payı, beyannamelerden alınan damga vergisi ile birlikte tahakkuk ettirilir ve tahsilatı takip eden ay sonuna kadar Fon hesabına aktarılır” deniliyor.
Diğerlerini de yazalım ya…yıllık gelir vergisi beyannamesinden 233,60 TL, kurumlar vergisi beyannamesinden 624,10 TL, KDV beyannamesinden 308,30 TL, muhtasar beyannamelerinden 308,30 TL, diğer vergi beyannamelerinden (damga vergisi beyannamesi hariç) 308,30 TL, gümrük idarelerine verilen beyannamelerden 624,10 TL, sosyal güvenlik kurumuna verilen sigorta bildirgelerinden 228,80 TL, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık sigortası Kanunu uyarınca verilmesi gereken aylık prim ve hizmet belgesi ile muhtasar beyannamenin birleştirilerek verilmesiyle oluşturulan beyannamelerden 365,50 TL savunma sanayi payı alınması öngörülüyor.
Düzenlemede yer alan yine vergileme tekniğine hakikaten aykırı bir başka konu da kredi kartları limitine getiriliyor. Bankalar kredi kartı limitini o kadar abarttı ki; müşterilerinin eline geçen maaşın 10 katı oranında kredi kartı limiti uyguluyor. 30 bin lira emekli maaşı alan bir arkadaşım aradı, bankası onun kredi kartı limitini 400 bin lira yapmış. Asla kullanmayacağı bir miktar. Ama banka yapmış.
Şimdi ne oluyor, getirilen düzenlemede, 100 bin lira kredi kartı limiti olanlardan 750 lira vergi alınacak. İktidarın bakış açısına bir bakalım mı?: Banka zaten verdiği kredi kartına yıllık kart bedeli alıyor. Bir de ben 100 bin lira limiti olandan her yıl 750 lira alayım. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre 100 bin lira limitin üzerinde kredi kartı sayısı 62 milyon lirayı geçiyor. Böylece 750 liradan yaklaşık 46,5 milyar lira vergi alınmış olacak. Düzenlemede, “Her yılın ocak ayının 5 inci günü itibarıyla kart hamilinin hesabına yansıtılır, ilgili dönem hesap ekstresinde gösterilir, kart hamilinden tahsil edilir” deniliyor.
Peki vergileme tekniğine göre borçluya mı vergi getirilir, alacaklıya mı?
İktisatçılar verginin iktisadi etkisine bakar ve hangi grubun gerçekten vergi yükünü üstlendiği sorusu ile ilgilenir. Ancak verginin bir de yasal etkisi vardır. Yani yasalara göre parayı kimin devlete ödeyeceği. Buradaki kredi ya da kredi kartı da bir borçtur. Bankalar ise bu borcu veren yani alacaklıdır. Geldiğimiz noktaya bakarsak, ‘vergisini alacaklıdan alacağına, borçludan almaya başlayan bir kafa ile karşı karşıyayız artık’ farkında mısınız?
Vergiler bireyden devlete bir kaynak transferidir. Sonuçta birey davranışlarını bir şekilde değiştirmek zorunda kalır. Nitekim arkadaşım bankasını aramış, kredi kartı limitini 95 bin liraya düşürülmesini istemiş.
Dedik ya; deprem yoksa, deprem etkisi bir konuşma ile de vergi salabilirsin. Bu kapsamda diğer Savunma Sanayii Destekleme Fonu için vergi alınacak alanlar da şöyle: Bu arada aşağıdaki tutarlar her sene yeniden değerleme oranında “güncellenecek”
Tapu ve kadastro işlemlerinde alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 TL alınacak. Noterlerde yapılan işlemlerde,
- Taşınmaz satışlarında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 TL.,
- Sıfır araç tescil işlemlerinde 3 bin TL.
- Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinde bin 500 TL.,
- Noterlik ücreti alınan diğer işlemlerde işlem başına 75 TL.
Tabi vergicilikten uzaklaşılmasına hatta vergi kolaycılığına bir örnek de burada oluşuyor. 1 milyon TL değerinde araç alandan da 3.000 TL, 10 milyon TL değerinde araç alandan da 3.000 TL alınacak.
Düzenlemede yer alan yine vergileme tekniğine hakikaten aykırı bir başka konu da kredi kartları limitine getiriliyor. Bankalar kredi kartı limitini o kadar abarttı ki; müşterilerinin eline geçen maaşın 10 katı oranında kredi kartı limiti uyguluyor. 30 bin lira emekli maaşı alan bir arkadaşım aradı, bankası onun kredi kartı limitini 400 bin lira yapmış. Asla kullanmayacağı bir miktar. Ama banka yapmış.
Şimdi ne oluyor, getirilen düzenlemede, 100 bin lira kredi kartı limiti olanlardan 750 lira vergi alınacak. İktidarın bakış açısına bir bakalım mı?: Banka zaten verdiği kredi kartına yıllık kart bedeli alıyor. Bir de ben 100 bin lira limiti olandan her yıl 750 lira alayım. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre 100 bin lira limitin üzerinde kredi kartı sayısı 62 milyon lirayı geçiyor. Böylece 750 liradan yaklaşık 46,5 milyar lira vergi alınmış olacak. Düzenlemede, “Her yılın ocak ayının 5 inci günü itibarıyla kart hamilinin hesabına yansıtılır, ilgili dönem hesap ekstresinde gösterilir, kart hamilinden tahsil edilir” deniliyor.
Peki vergileme tekniğine göre borçluya mı vergi getirilir, alacaklıya mı?
İktisatçılar verginin iktisadi etkisine bakar ve hangi grubun gerçekten vergi yükünü üstlendiği sorusu ile ilgilenir. Ancak verginin bir de yasal etkisi vardır. Yani yasalara göre parayı kimin devlete ödeyeceği. Buradaki kredi ya da kredi kartı da bir borçtur. Bankalar ise bu borcu veren yani alacaklıdır. Geldiğimiz noktaya bakarsak, ‘vergisini alacaklıdan alacağına, borçludan almaya başlayan bir kafa ile karşı karşıyayız artık’ farkında mısınız?
Vergiler bireyden devlete bir kaynak transferidir. Sonuçta birey davranışlarını bir şekilde değiştirmek zorunda kalır. Nitekim arkadaşım bankasını aramış, kredi kartı limitini 95 bin liraya düşürülmesini istemiş.
Dedik ya; deprem yoksa, deprem etkisi bir konuşma ile de vergi salabilirsin. Bu kapsamda diğer Savunma Sanayii Destekleme Fonu için vergi alınacak alanlar da şöyle: Bu arada aşağıdaki tutarlar her sene yeniden değerleme oranında “güncellenecek”
Tapu ve kadastro işlemlerinde alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 TL alınacak. Noterlerde yapılan işlemlerde,
- Taşınmaz satışlarında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 TL.,
- Sıfır araç tescil işlemlerinde 3 bin TL.
- Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinde bin 500 TL.,
- Noterlik ücreti alınan diğer işlemlerde işlem başına 75 TL.
Tabi vergicilikten uzaklaşılmasına hatta vergi kolaycılığına bir örnek de burada oluşuyor. 1 milyon TL değerinde araç alandan da 3.000 TL, 10 milyon TL değerinde araç alandan da 3.000 TL alınacak.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, insansız hava taşıtları (drone), matrahı 5 bin lira ve üzerinde olan kol ve cep saatleri ile yalnızca eğlence amacıyla tasarlanmış motorlu uçan oyuncaklar (drone) için yüzde 20 ÖTV uygulanacak.
Tabi bu düzenlemenin ardından kol saatini de telefon gibi insanlar yurtdışından almaya başlar mı bu gidişle, aynı şekilde drone’larda da öyle olursa şaşırmayın.
Dediğimiz gibi, getirilen vergiye göre birey davranışlarını bir şekilde değiştirmek zorunda kalır da asıl biz hakikaten ‘İşin içinden çıkılamaz hale mi geldik?’
Dediğimiz gibi, getirilen vergiye göre birey davranışlarını bir şekilde değiştirmek zorunda kalır da asıl biz hakikaten ‘İşin içinden çıkılamaz hale mi geldik?’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com