Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan önceki gün 2025 yılının III. Bilgilendirme Toplantısını yaptı. MB’nin enflasyonu düşürmede izleyeceği tek ana stratejinin ekonomiyi yavaşlatma olacağı endişemiz vardı ve Karahan, “Sıkı para politikamızın sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ediyoruz. Yurt içi talep yavaşlama seyrini sürdürdü ve talep koşullarının dezenflasyonist (enflasyonu düşürücü) etkisi arttı. 2024 yılı haziran ayından bu yana enflasyondaki düşüş kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler de bu durumu destekliyor” ifadeleri ile bunu dile getirdi.
Bu arada
başını tutamadığı enflasyonun arkasının da oynadığını görünce, ‘ara
hedef’ diye bir ‘şey’ geliştirdi. “2025 sonu
enflasyon hedefim yüzde 24’ü koruyorum” dedi. Şimdiye kadar hedef
niteliğinde verdiği ‘orta noktadan’ vazgeçti. Yüzde 25-29 aralığı
getirdi ve ‘ara hedefi durum kötüleşirse şartları
için koydu. Açıkçası enflasyonun başı 24 olmazsa, en azından arkası 29
olacak demeye getirdi. Sonra da ben tutturdum diyecek.
MB izlediği
yöntemi değiştirmediği sürece, rakamları askıya da alsa, ters de çevirse
enflasyonun düşürülmesi konusunda bir yere varamayacağı gün gibi ortada.
Asıl
enflasyonu düşürmenin yolu olarak ekonomiyi yavaşlatma ile sanayi başta olmak
üzere, üretim alanlarında bir süre sonra şalterin inip, bantların durma riski
taşıdığını görmüyor! Şimdiye kadar yavaşlatılan ekonominin yarattığı dramı halk
olarak yeterince çektik. Bir de bu kapanan şalterin yeniden açılmasında
yaşanacak maliyetin hesabı olacak.
Çünkü
şirketler, yavaşlatılan ekonomide borçlarını ödeyemez hale gelecek ve
ekonominin resesyon sürecine girme riski doğdukça, bu borçlu şirketler ciddi
şekilde savunmasız kalacak.
Durma
noktasına gelen ekonomi nedeniyle borçlarını ödeyemeyen şirketlerin el
değiştirme riski başlayacak. Özellikle yabancılar tarafından çok ucuza
kapatılabilecekleri risk oluşacak.
Böyle bir
ekonomide işletmelerin kapanması karşılığı ortaya bir de işsizlik çıkacak.
İşsizlik sorununu kökünden çözemeyen bizim de içerisinde yer aldığımız ülke
ekonomilerinde temel çarklarının çevrilmesinde etkin olan inşaat sektörü de
etkilenecek. İnşaat sektörü bizde 200’den fazla diğer sektörlerin
hareketlenmesini sağlıyor. İşsizlikten kaynaklı düşen konut fiyatları nedeniyle
tüketici talebinin azalması ise ekonomide aşağı yönlü kelebek etkisi oluşturma
riski oluşturacak.
Şirketler
yavaşlatılan ekonomide borçlarını ödeyemez hale geldikçe, çarkı çevirmek için
ne kadar borçlanırlarsa, faiz ve ana para ödemeleri yapmak için de temerrüt
riski ile karşı karşıya kalacak.
Anlayacağınız
enflasyonu düşürmek için büyümeden vazgeçme modeli bizi bir çıkmaza itiyor.
Öte yandan
konuşmasında perakende satışlarda da ivme kaybının sürdüğüne vurgu yapan
Karahan, “Kartla yapılan harcamalar ikinci çeyrekte arttıktan sonra temmuz
ayında da sınırlı olarak yükseldi” sözleriyle hanehalkı borçluluk durumunun da
artığını söyledi.
Ekonominin
içerisine sokulduğu bütün bu risklere karşın enflasyon düşecek mi?
Açıklamalarda aslında MB’nin de bunu beklemediği ortaya çıkıyor! Karahan, “Enflasyon
son 3 ayda üst üste piyasa beklentilerinden düşük gerçekleşse de hizmet
sektöründeki atalet öngördüğümüzden yüksek seyrederek, tahminler üzerinde risk
oluşturmaya devam ediyor” diyor. Yani enflasyonu aşağı çekmeye
çalışırken, “nihai tüketicinin ihtiyacı olan perakende, ulaşım, dağıtım,
gıda hizmetleri, turizm, muhasebe, bilgisayar, bankacılık sektörü gibi
alanlarda halen tüketicilere verilen hizmetler enflasyonu yükseltiyor”
diyor. Halbuki bu saydıklarımız, asgaride hayatın sürdürüleceği, asgaride
önlenemeyecek hizmetler değil mi? Bunları daha ne kadar kısabilirsin?
Yine zirai
dona rağmen enflasyonda yavaşlama gördüklerini dile getirirken, aslında yüksek
gıda fiyatları nedeniyle insanların tüketimi düşürdüklerini söylüyor. Son
aylarda artan sıcaklıklara paralel kuraklığın belirginleştiğine de vurgu
yapıyor ve “Bitkisel üretim tahminleri gerek zirai don hadisesi
gerekse artan sıcaklıklara bağlı olarak rekolte kayıplarına işaret etmekte.
Belirginleşen kuraklığın önümüzdeki dönemde gıda fiyatları üzerinde yukarı
yönlü riskleri artırdığını değerlendiriyoruz” tespitini dile getiriyor.
Yani “enflasyonu önümüzdeki aylar tetikleyecekler arasında gıda unsuru da
olacak” demeye getiriyor.
Açıkçası
yazın son ayına geldik. Üreticinin kar etmediği için tarlada bıraktığı karpuzun
kilogramını vatandaş 13-15 liradan yedi. Şeftali de etiket fiyatını 120 TL’nin
altında hiç kimse görmedi. Vatandaş gerçekten meyveye doydu mu? Önümüz kış
bakalım kışlık gıda ürünlerinin fiyatları nasıl seyredecek?
MB “İlk
7 aydaki birikimli enflasyona baktığımızda; eğitim ve kira kalemleri öne
çıkıyor. Eğitim hizmetleri enflasyonu, yılın ilk 7 ayında özel okul ücret
gelişmelerine istinaden güçlü seyretti. Önümüzdeki iki ayda da özel üniversite
ücretlerine bağlı gelişmelerin etkisini takip edeceğiz” derken de
önümüzdeki ay okulların açılacağını ve eğitim masraflarının başlayacağını
hesaplayarak enflasyonun düşeceğine inanıyor mu?
Ve bütün bunlara rağmen MB yavaşlatılan ekonominin maliyetini de yapıyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com