Türkiye’de son yıllarda uygulanan ekonomik programın bedelini dar ve sabit gelirliler ödemeye devam ediyor ve görünen o ki; bu kış daha ağır olarak ödeyecek.
Hükümet, sıkı para politikası ile ekonomiyi yavaşlatmayı;
memur, emekli, işçi, bağ-kurlu gibi dar ve sabit gelirlilerin ücretlerine ve
tarım üreticisinin ürününe günün reel değeri üzerinden artış yapmayarak sürdürüyor.
Böylece talep enflasyonunu kısarak enflasyonu düşürmeyi hedefliyor.
Ücretlerdeki düşük artışlar ise geçim zorluğunu kat be kat
artırıyor. Son olarak memur ve memur emeklilerini ilgilendiren 8’inci toplu
sözleşme görüşmelerinde de hükümetin teklifinin, bu kesimleri yerlerde
süründürecek seviyelerde olması başka nasıl açıklanabilir ki?
Asıl, önümüzdeki kışın getireceği ekonomik zorluklar kapıda
bekliyor. Tarımsal üretimdeki girdi maliyetlerinin yüksekliği, alım
fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle üreticiyi zorda bıraktığını biliyorsunuz. Bereketli
yazın meyve ve sebzesi ise yaşanan zirai don nedeniyle fiyatları fahiş
arttırdığı için dar ve sabit gelirli adam akıllı tüketemedi. Dar gelirliler şimdi
ise gramla tükettiği kırmızı ette, kışa doğru yaşanacak sıkıntılarla gramajı biraz
daha düşürmek zorunda kalacak.
Türkiye Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği
(TÜSEDAD) kırmızı ete ilişkin hazırladığı raporda temelde şap hastalığının
hayvancılık sektörü üzerindeki etkilerini ve çözüm önerilerini ele aldı. "Bitmeyen
Salgın: Şap" ve "Şap Hastalığı Üretici Bilgi Notu" başlığıyla
hazırlanan rapora göre Türkiye, coğrafi konumu ve komşu ülkelerdeki yetersiz
kontrol önlemleri nedeniyle sürekli şap konusunda yüksek risk altında.
Raporda 2023’te SAT-2, 2025’te SAT-1 serotiplerinin ülkeye
girişiyle birlikte virüs çeşitliliğinin arttığına dikkat çekiliyor. Bu nedenle
bir süredir şap hastalığından dolayı süt veriminde yüzde 80’e, canlı ağırlıkta ise
yüzde 25’e varan kaybın olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, hayvan neslinin
sürdürülmesinin olmazsa olmazı buzağılarda ölümlere dikkat çekiliyor.
Şapın süt ve et verimindeki düşüşünün fiyatları artıracağı
görünüyor. Ama asıl çok daha sıkıntılı olanı ise şaptan kaynaklı dolaylı
etkiler. Mesela, şap nedeniyle başlatılan karantina nedeniyle pazara erişim
kısıtlılıkları. Yine zorunlu hayvan kesimleri. Sürü yenileme zorlukları ve verimlilik
kayıpları. Bütün bunların üreticinin gelirinde yüzde 7-12 arasında azalmaya
neden olduğu kaydediliyor.
Öte yandan uzun bir süredir kırmızı ette ciddi bir maliyet
baskısı olduğunu biliyorsunuz. Temelinde ise düşük ücretlerle ayakta durmaya
çalışan tüketicilerin taleplerini kısması yatıyor. Bunun sonucu kırmızı ette
talep daralması da sektördeki firmaları finansman yükü ile karşı karşıya bırakmaya
başladı.
Besiciler ise yem ve diğer girdi fiyatlarının artmaya devam
ettiği bir süreçte, satışlarının maliyetlerini karşılayamadığına ilişkin
şikayetlerini hemen her gün dile getiriyor. Yaz aylarının bereketinin yem
fiyatlarına istenildiği ölçüde yansımadığı da böylece ortaya çıktı.
Finansman yükü nedeniyle sektörde konkordatolar da başladı.
Bilecik’teki Erşan Et firması geçtiğimiz haftalarda konkordato ilan etti. 1999
yılından bu yana faaliyet gösteren tam entegre tesiste kesim işleminin
yanı sıra, karkas et, kemiksiz et, şarküteri ürünleri, ileri işlenmiş et
ürünleri ve dondurulmuş ürünler üretiliyordu.
Benzer sıkıntının diğer entegre tesislerde olduğu yönünde
bilgilerin geldiğini de belirtelim.
Son yazımızda enflasyonu düşürmek için ekonomiyi
yavaşlatmanın dar ve sabit gelirleri daha nefes alamaz hale getirdiğini
belirtmiştik. Sanayideki şalterleri indirmenin, üretim bantlarını durdurmanın
çok daha büyük maliyetinin ise yeniden bu şalterleri açmanın ve üretim
bantlarının faaliyete geçirilmesinde yaşanacağının hesabının yapılmadığını
vurgulamıştık.
Enflasyonu düşürme uğruna dar ve sabit gelirlinin feryadına kapatılan kulaklar, üreticinin feryatlarına da kapatılmış. Dolayısıyla dar ve sabit gelirli için kar yağsa da yağmasa da bu kış çok daha sert geçecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com