AK Parti iktidara geldiğinde hesap uzmanı kökenli Kemal
Unakıtan Maliye Bakanı oldu. Kendine özgü nükteli esprileri ile mesajlar
verirdi. Dahası DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümetinin yarattığı ekonomik
bozulmanın ardından bir umut oldu.
Çünkü masanın iki tarafında da çalışmıştı. Maliyeyi
biliyordu, bir de piyasada uzun süre çalıştığı için piyasaların, iş
insanlarının taleplerini ve beklentilerini rahatlıkla anlıyordu. Alım satımla
uğraşıp kendi adına ticaret yapan tüccar kesiminin sıkıntılarının yanı
sıra, mal ya da hizmeti insanların ‘ayağına getiren’ tacir olarak
nitelendirilen küçük esnaf ziyaretlerine de gidiyor, onların sıkıntılarını
dinliyordu.
Ekonomideki bozulma o kadar ciddi boyuttaydı ki; Türkiye 2001
yılı Mart ile Nisan aylarında yaklaşık bir aylık bir süreye yayılan esnaf
hareketine tanık olmuştu. O günler esnaf önce Isparta ve ardından
Elazığ’da büyük mitingler düzenledi. Sonra Ankara başta olmak üzere diğer iller
sökün etti ve esnafta bir isyan havası esmeye başladı.
Başbakan Bülent Ecevit’in Kızılay’daki Başbakanlık makamına
girdiği Ankara’daki bazı oda başkanlarının elinin de kurguda olduğu bir tezgahın
sonucu esnafın birin yazarkasayı Ecevit’in göreceği şekilde kendisine doğru
fırlatmıştı.
Esnaf hareketlenmesinde Ankara öne çıkmıştı. Başlangıçta
Siteler esnafı, neredeyse hiç iş yapamaz duruma gelen atölyelerde çalışan işçi
ve çıraklarının da katılımıyla Ankara-Kırıkkale yolunu keserek Meclis’e yürümek
istemişti.
O günleri ardından seçimde iktidar olan Ak Parti’nin Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan’ın Ankara’da Siteler esnafını bir ziyareti vardı ki;
evlere şenlik sohbet havasında geçmişti. Bir gazeteci arkadaşımızın ‘Neden
sitelere geldiniz’ sorusuna ‘Ben ağaç işi yaptım, keresteden anlarım’
şeklindeki esprili cevabı halen kulaklarımda. Esnafın çok değil, daha bir buçuk
yıl önceki hareketliliğindeki ölçüsüzlüğüne miydi o cevabı bilemiyorum. Uzun
yıllar yanında basın müşavirliği yapan dostum ‘Salih Yendi’ye aslında
sormam lazım…
İş insanlarının taleplerini, beklentilerini takip eden bir
yer daha vardı açıkçası. Ak Parti’nin 10’uncu yıllarına kadar süren bir
süreçti. AK Parti Ekonomi İşleri Başkanlığı böyle bir görev üstlenmişti. Başında
da bir başka maliyeci Maliye Müfettişi kökenli Bülent Gedikli vardı. İş
dünyasının sıkıntılarını birebir görüşmelerle belirler, ardından o sektörün
sorunlarını ilgili bakanla bir toplantı yaparak sektördeki sıkıntıların birinci
elden masaya yatırılmasını sağlardı.
Şimdi bunların hiçbirisinin yapılmadığını belirtelim.
Şimdilerde enflasyonla mücadele programı başlatılıyor, ancak getirilen
düzenlemelerde faturanın büyüğü sabit ve dar gelirli emekçi kesimlere yıkılıyor.
Son vergi düzenlemesi bile çifte standart içermesi ile tanınacak
artık.
Peki ABD piyasaları başta olmak üzere, AB piyasalarında
üretici girdi maliyetlerinin ciddi arttığı bir sürecin yaşandığı bugünlerde bir
hazırlığımız var mı, önümüzdeki yıllara çok daha büyük alım gücü kaybıyla
girecek olan sabit ve dar gelirli kesimlerin için? Şimdilerde onlara yapılacak
artışlarla ilgili de bir “hedef enflasyon” kriteri konulması
lafları dolanıyor. Böylece, düşük oranlı bir zammın planlandığını belirtelim.
Öte yandan bir de kamuda tasarruf genelgemiz var. Evlere
şenlik. Ancak bu genelgede, ne müteahhit ödemelerinde, ne faiz ödemelerinde, ne
de harcamalarına bakıldığında hükümetin uyduğu en ufak bir tasarruf izinin
görünmediği ortada.
Sermaye düşmanlığı yapmak değil amacım! Ancak enflasyondaki
orana karşılık fahiş zamların ve karların olması sermayenin korunduğunu da
ortaya koyuyor. Ekonomi içerde yavaşlatılırken, dışarıdan ise yüksek faizle fon
çekilmesine odaklanılmış.
Ekonomi yavaşlatıldıkça, ekonomistler de stagflasyon riskine
dikkat çekiyor. Ekonomist Mahfi Eğilmez’in “Artık stagflasyon olasılığı daha yüksek”
uyarısının ciddiye alınması gerekiyor. Çünkü stagflasyonun sonucunda işsizlik
artacak. Nitekim, son veriler işsizliğin artmakta olduğunu, 11 milyona yakın
kişinin ya doğrudan doğruya işsiz olduğunu ya da doğru dürüst bir işi
olmadığını gösteriyor.
Ne dersiniz! Artık eski tarz siyasete dönüp, fahiş zam yapan tüccar ve tacir kesiminin ‘neden böyle kantarın topuzunu kaçırıp aşırıya kaçıyorlar’ını anlamak için ziyaret edilmelerinin vakti değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com