12 Kasım 2021

Dolar kuru kritik eşikte…



Dolar kuru rekor üstüne rekor kırıyor. Cari fazla için rekabetçi kur politikasının izlendiği söylense de kurun geldiği seviye kritik eşikte. Madalyonun diğer yüzü ise Türk şirketleri için alarm verildiğini ortaya koyuyor. 
Çünkü, işletmelerin beleş fiyata el değiştirme riski yeniden gündemde. Geçen yıl kasım ayının 25’inde serbest piyasada 8,0010 liradan alınan dolar, 8,0030 liradan, 9,5220 liradan alınan Euro’nun satış fiyatı ise 9,5240 lira olarak işlem görüyordu. 

İşte o tarihlerde Merkez Bankası başkan değişikliğinde ilk endişe bu aşamada ortaya çıkmıştı. Çünkü MB’nin elindeki verilere göre, döviz cinsinden Türk işletmelerinin değeri oldukça düşmüştü. 

Merkez Bankası (MB) başkanlığına eski Maliye Bakanı ve Strateji Bütçe Başkanı Naci Ağbal’ın atanması ile hemen bir hafta sonrasında döviz kurlarındaki aşırılıktan kaynaklanan belirsizliğin önüne geçilmesi amaçlanmıştı. 

Şimdi içerisinde bulunduğumuz kasım ayında dolar kuru 9,94, Euro kuru ise 11,36 ile 2020 yılı kasım ayındaki fiyatların da üzerine çıktı. Yani geçen yıl kurlardaki aşırı yükseliş nedeniyle değeri düşen Türk işletmelerinin yabancılarca beleş fiyatlarla satın alınmaları riski yeniden gündeme geldi. 

Türk işletmelerinin değerinin düştüğünü nereden anlıyoruz? Bu sorunun cevabını Merkez Bankası (MB) net olarak görüyor ve izliyor. MB’nin asıl önemli görevi, döviz kuru karşısında Türk Lirası’nın değerini izlemek çünkü. Bu izlemeyi, (kendi sitesinde de görülecektir), TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru istatistiği ile yapıyor. 2003 yılını 100 baz puan alan istatistik, 1994 yılından bu yana aylık olarak izleniyor. 

Söz konusu istatistikte, ortalama reel efektif döviz kuru, gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ülkeler reel efektif döviz kuru şeklinde 3 sütun yer alıyor. Bu istatistikte, enflasyon TÜFE artışı ile diğer ülkelerin TÜFE artışı arasındaki fark ile dövizin değeri ortaya çıkarılıyor. 

Örneğin bizim enflasyon yüzde 10 artığında diğer ülke enflasyonları yüzde 2 arttığında aradaki yüzde 8’lik fark, TL’nin yüzde 8 değer kazanması gerektiği anlamına geliyor. Sistemin çalışma şeklini biraz daha detaylandıralım. TÜFE 100’ün biraz üzerinde 110-115 ya da 100’ün biraz altında (80-85 gibi) olabilir. TÜFE endeksi reel bazlı döviz kuru 100’ün üzerinde olduğu zaman TL değerli anlamına geliyor. Yurt dışından ithalatın olduğu, dolayısıyla da cari açığın bulunduğu anlamına geliyor. Bu durumda da paranın değerinin düşürülmesi hedefleniyor. 

Yani reel efektif kurun artı-eksi 10-15 baz puan arasında oynaması isteniliyor. Bu oranlarla piyasaya şu mesaj veriliyor: “MB reel efektif döviz kurlarında çok fazla bir dalgalanmaya müsaade etmeyecek. Döviz kurunu belirli bir yerde tutacak.” Ancak, reel döviz kuru endeksi, 80 baz puanın altına biraz fazla indiğinde ise ürünlerimizin değeri daha da düşmüş oluyor. Bu seviyelerde ihracat kolay yapılıyorsa da artık ihracattan da istenilen gelir elde edilemiyor. 

Bunun da nedeni, bir süre sonra yurt dışındaki müşteri de fiyat pazarlığına giriyor. ‘Senin paranın değeri düştü, dolayısıyla senin maliyetlerin de düştü. Bize eski fiyattan verme, biraz daha indirim yap’ diyebiliyor. Asıl bundan sonraki aşamada risk başlıyor. 

Yani reel efektif döviz kuru yüzde 70’lerin altına düşünce de işletme satın almaları başlıyor. Çünkü işletmelerin de değeri döviz cinsinden düşmüş oluyor. 70’lerin altında işletmelerin döviz cinsinden değeri riske girdiği için MB’nin buna müsaade etmemesi bekleniyor. 

Nitekim 2020 yılı 10’uncu ayında bu oran 60,66 baz puan olarak belirlenmişti. İşte MB başkan değişikliği o nedenle yapılmıştı. Türk işletmelerinin el değiştirmesi riskini ortadan kaldıracak adımların atılması gerekiyordu. Lakin, bugün de MB’nin sitesini izlediğimizde geçtiğimiz ekim ayı itibariyle geçen yılın aynı dönemindeki seviyelerin oluştuğu aşağıdaki tabloda görülüyor.


Dönem

TÜFE  Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru (2003=100)

TÜFE-Gelişmekte Olan Ülkeler Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru (2003=100)

TÜFE-Gelişmiş Ülkeler Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru (2003=100)

08.20

63,91

53,34

71,29

09.20

62,31

51,83

69,71

10.20

60,54

50,28

67,84

11.20

60,47

50,17

67,81

12.20

62,17

51,95

69,27

01.21

65,93

55,84

72,58

02.21

69,53

58,53

76,97

03.21

65,66

54,97

73,04

04.21

62,25

52,17

69,19

05.21

60,45

50,75

67,08

06.21

59,68

49,89

66,49

07.21

61,25

50,94

68,54

08.21

62,90

52,16

70,56

09.21

62,93

52,02

70,81

10.21

60,37

49,64

68,23


YABANCI SERMAYE OLUMSUZ MU?

Peki yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi olumsuz mu? Bu sorunun cevabını verirken, yabancı sermaye çekmek adına yerli işletme satın almalarda iki yöntemden hangisinin uygulandığı önemli olacak. Çünkü satın alma sermaye olarak mı yoksa işletmenin yönetimini de satın alacak mı? sorusu çok önemli. Yani ‘biz bu Türk işletmesini satın aldık, yönetim olarak siz devam edin denilirse’ genelde bir sorun bulunmuyor. Ancak satın alınan işletmenin yönetiminin de yabancıların eline geçmesi halinde sorun oluşabiliyor. Örneğin, bir kısım sektörlerde tekelleşmeye doğru gidiş ihtimali doğabiliyor. Nitekim, pandeminin etkisinin olduğu bir dönemde hassas olan gıda, temizlik gibi sektörlerde bir yabancı sermaye 3 şirketi alıp, tekelleşme oluşturduğunu düşünürsek, o zaman bir takım kararların uygulanması zorlaşır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cemilcahitsaracoglu.blogspot.com