20 yıl önce en düşük emekli maaşı, asgari ücretten yüzde 47 fazlaydı. Emeklilerin maaşlarının her geçen yıl erimesinin önünü açan 5754 sayılı kanun, 1 Ekim 2008’de getirildi ve emekli maaşı, asgari ücret karşısında ciddi şekilde eridi. Sıra şimdi çalışanlara geldi!
2003’te 4a’lı en düşük emekli maaşı, asgari ücretten yüzde 47 fazlaydı. Şimdi ise asgari ücret, en düşük emekli maaşından yüzde 13,4 daha fazlaya ulaştı. 2008 yılına kadar emeklilerin maaşları, milli gelirin yüzde 100’ü oranında artırılırken, 2008’den sonra milli gelirin yüzde 30’u kadar artırılmaya başlandı. Şimdi de 2024-2026 dönemini kapsayan orta vadeli programda (OVP) emeklilik sistemi kıdem tazminatının oranı da düşürülecek.
Bu durumun nasıl oluştuğunu anlatalım!
Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminde ilk ciddi reform, 1999’da 4447 sayılı kanunla getirildi. Düzenlemeyle, Türkiye’nin her yıl milli gelirindeki artışın yüzde 100 oranının emekliye yansıtılması yöntemi uygulanmaya başladı. Bu yöntemin temel nedeni; Türkiye’nin o yıl “borçlanarak mı, tüketimi artırarak mı” büyüdüğünün ücret gelirlerinde oluşturduğu farklılıktı. O nedenle artık sisteme prim ödemeyen, sadece yaşlandıkça sistemden para çeken emeklinin yaşam koşullarının mümkün olduğunca korunmasını sağlamak amacıyla bu kesimlerin maaşları, Türkiye’nin büyüme oranının yüzde 100’ü oranında artırılıyordu.
Türkiye, 2008’de ekonomide önemli bir viraja girdi. Yurt dışındaki mortgage krizinin yarattığı türbülans ekonomi yönetimini tedbirler almaya yöneltti. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sonradan “kriz bizi teğet geçecek” diye ifade ettiği ekonomik sıkıntıyı aşmada, o tarihlerde sayıları 10 milyon civarında olan emeklilerin maaşlarını düşürme yöntemi izlendi.
Emekli maaşının asgari ücrete oranı nasıl değişti?
Ancak, 2008’deki ekonomik türbülansın etkilerini zayıflatmak amacıyla hemen ilk akla gelen emeklilere ödenen maaşlar oldu. 2008’den sonra emekli maaşlarının Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 30’u kadar artırılması yöntemine geçildi. Yine 2008’e kadar olan primler de milli gelir artışı kadar primlenirken, 2008’den sonra yatan primlerin güncellemeleri de yüzde 30 oranında yapılmaya başlandı.
1999’da getirilen düzenleme ile prim güncellemelerinde, prim tutarı için önce mevcut enflasyon oranda artış uygulanıyordu. Sonra enflasyonla güncellenen tutarlar ayrıca milli gelire ekleniyordu. İşte emeklilere verilen ücretlerin düşürülmesi için sisteme müdahale edilmesine karar verilirken, bu eklenme kaldırıldı.
Daha vahim olan ise Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminde ilk ciddi reform olarak bilinen ve 1999’da 4447 sayılı kanunla getirilen düzenleme yok edilirken, emeklilere 1999’dan sonra 2008’e kadar fazladan yüzde 24 oranında ödeme yapıldığı gerekçe gösterildi ve o tutar geri alınmaya başlandı.
Böylece emeklilerin maaşlarının her geçen yıl erimesinin önünü açan ve reform olarak sunulan 5754 sayılı kanun, 1 Ekim 2008’de getirildi. 5754 sayılı kanun ile ayrıca 16 Haziran 2006’da yasalaşan 5510 sayılı yasaya tabi düzenlemeler de iptal edildi. 5510 sayılı Kanun ile getirilen sistemde de, 4447 sayılı Kanunla getirilen sisteme benzer şekilde sigortalıların hizmet yıllarına ait prime esas kazançları tahsis talep veya ölüm yılına güncelleniyor ve bu işlem için güncelleme katsayısı kullanılıyordu. Güncelleme katsayısı; her yılın Aralık ayına göre Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranının (TÜFE) yüzde 100’ü ile sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla gelişme hızının (GH) yüzde 30’unun toplamına (1) tam sayısının ilave edilmesi sonucu hesaplanıyordu.
Sorunların başladığı dönem oldu
2008’deki yeni sistemde aylık, ortalama aylık kazancın aylık bağlama oranı ile çarpılması sonucun hesaplanması ve “Aylık=Ortalama Aylık Kazanç x Aylık Bağlama Oranı” şeklinde formüle edilmesi yöntemi izleniyor. Ancak, aylık bağlama oranına bağlı olarak reform öncesi çalışması olanlar ile reform sonrası çalışması geçenlerin emekli aylıklarında ciddi farklar oluşturdu. Yapılan düzenlemelerin birçoğunda bir durum düzeltilirken başka bir yerde sorunların ortaya çıktı. Burada da prim gün sayısını tamamlayan sigortalıların aktif çalışma yaşamından çekilerek, yeni insanlara iş imkânı sağlanması düşünülmüştü. Ancak başka bir gerçek durumun gözardı edildiği görüldü: Kişi prim gün sayısını tamamlamış yaşını veya sigortalılık süresinin dolmasını beklerken maddi geçimini nasıl sağlayacağı.
En düşük emekli maaşı yıllar içinde nasıl değişti?
Bu durum, kayıt dışı çalışmaya bir teşvikin önünü açtı. Çünkü kim aylığının düşmesini ister ki; siz çalışıyorsunuz prim ödüyorsunuz hem prim ödeme gün sayınız artıyor sonuç itibariyle aylığınız düşüyor. Böyle bir sistemin sağlıklı olması beklenemezdi. Nitekim, son aylara kadar sıkıntıları süren emeklikte yaşa takılanlar (EYT) oluşumu bu düzenleme ile oluştu.
Resmi veriler, emekli maaşının 20 yılda asgari ücret karşısında ciddi şekilde eridiğini gösteriyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Ocak 2002’de en düşük 4a emekli maaşı, 216,4 TL iken net aylık asgari ücret 163,6 TL idi. Bu durum, 4a’lı en düşük emekli maaşının, asgari ücretten yüzde 32 fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Ocak 2003’te ise 4a en düşük emekli maaşı 332, asgari ücret ise 226 liraydı. Buna göre, 20 yıl önce 4a’lı en düşük emekli maaşı, asgari ücretten yüzde 47 fazlaydı. Bu yılın (2023) Ocak ayında yüzde 50 artışla aylık net asgari ücret 8 bin 507 lira oldu. Bu artış 4a’lı emekli maaşlarında yüzde 30’da kaldı ve en düşük emekli maaşı ise 5 bin 871 liraya çıktı. 14 Mayıs 2023 seçimine haftalar kala Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 bin 500 lira olan en düşük emekli maaşının 7 bin 500 liraya çıkardı. Bu durumda ülkedeki en düşük emekli maaşı, asgari ücretin yüzde 13,4 daha altında kalmasına yol açtı.
Asgari ücret, emekli maaşını ilk olarak 2016’da geçti
2001-2023 yılları arasında asgari ücret ile 4a’lı en düşük emekli maaşını karşılaştırıldığı zaman ortaya çıkan sonuç şöyle:
Ekonomik krizin yaşandığı 2001’de 4a’lı en düşük emekli maaşı, asgari ücretin 1,5 katından fazla iken, bu oran 2002’de 1,31 katı, 2003’te 1,47 katıydı.
2008’de başlatılan kademeli düşüşle birlikte emekli maaşının asgari ücrete oranı 2015’te 1,09’a kadar geriledi. Yani iki maaş arasındaki fark neredeyse kapanmaya başladı. 2016’dabir ilk gerçekleşti ve asgari ücret en düşük emekli maaşını geride bıraktı. Asgari ücret emekli maaşından 0,97 kat fazla oldu.
2021’de 0,86’ya kadar gerileyen oran, 2023’ün başında 0,69’a kadar düşüş sergiledi. En düşük emekli maaşının 7 bin 500 liraya tamamlanmasıyla iki maaş arasındaki oran tekrardan 0,88’e yükseldi.
Neticede 2003’te 4a’lı en düşük emekli maaşı, asgari ücretten yüzde 47 fazlaydı. Şimdi ise durum tam tersine dönmüş durumda. Asgari ücret en düşük emekli maaşından yüzde 13 daha fazla.
Zam değil; tamamlama
Son olarak en düşük emekli maaşı devlet desteğiyle birlikte 7 bin 500 liraya yükseldi. Emeklilerin asıl maaşı, bundan daha düşük. Buna “kök aylık” deniliyor. Bu konuda şimdilik ciddi bir bilmece yaşanıyor.
Bu durum, ocak ve temmuz aylarında yapılan zamlarda kendini gösteriyor. 1 Temmuz itibarıyla emekliye, enflasyon oranında artış yapıldı. En düşük emekli aylığına da temmuz zammı, kök aylık üzerinden yansıtıldı. Kök aylık 5 bin liraysa, yüzde 25 zam geldi ama emekli maaşı 7 bin lira oldu. Bu kişi hâlâ 7 bin 500 lira almaya devam ediyor. Yani yüzde 25 zam almış olmasına rağmen maaşı artmamış oldu. Ancak hükümet yine “tamamlama” kararı alırsa yeni bir maaş belirlenecek.
OVP’de kıdem tazminatı oranı düşürülecek
6 Eylül 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan OVP’de, “güvenceli esnek çalışma” adı altında, “Uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma gibi yeni nesil esnek çalışma modellerine” uygun “mevzuat düzenlemelerinin hızlı ve etkin bir biçimde hayata geçirileceği” belirtiliyor. Uzmanlar bunu şöyle yorumluyor:
Öncelikle esnekliğin olduğu yerde güvenceli çalışma söz konusu olamaz. Böyle bir programla, esnek çalışma modelleri sonucu çeşitli koruyucu sosyal hakları askıya alan, kısa dönemli çalışmada düşük ücreti öngören, belirli süreli hizmet akitleriyle kıdem tazminatından yoksun bırakan, uzaktan çalışma ile işverenin işyerindeki birçok yükümlülüğünü azaltan, çalışan açısından emeklilik süresini uzatan, sendikal örgütlenmeyi engelleyen bir model daha ağırlıklı olarak uygulanabilecek.
Yine OVP’de “tamamlayıcı emeklilik sistemi”nden söz edilerek de kıdem tazminatının bireysel emeklilik sistemi bağlamında tasfiyesinin amaçlandığı şüpheleri bulunuyor. Nitekim Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, OVP’nin yayınlanmasının ardından yaptığı açıklamada, işverenin katkısının olduğu yeni bir bireysel emeklilik modeli öngördüklerini söyledi. Ancak tamamlayıcı emeklilik sistemi ile birlikte işverenlerin de sisteme her ay yüzde 5,33 oranında katkı yapacağı belirtiliyor. Aslında mevcut kıdem tazminatı uygulamasında, her yıla çalışanın bir aylık maaşı tutarında tazminat ödenmesi öngörüldüğünden işverenler, bu bağlamda yüzde 8,33 oranında (100/12= 8,33) bir yükümlülüğe sahip bulunuyorlar.
Haklar da kaybediliyor
Yeni tamamlayıcı emeklilik sisteminde, kıdem tazminatının bireysel fona devriyle birlikte işverenlerin katkısı yüzde 5,33’e düşerken, çalışandan da yüzde 3’lük bir kesinti yapılarak fonda miktar yüzde 8,33’e tamamlanmış olacak. Yani çalışan, yüzde 3’lük zorunlu bir yükümlülükle karşı karşıya kalacak. Keza mevcut sistemde, işverenin işçiyi çıkarması halinde kıdem tazminatı ödenmesi zorunluluğu var, ayrıca askerlik, evlenme gibi hallerde de çalışana kıdem tazminatı ödeniyor. Şimdi bu haklar da tamamen ortadan kalkacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com