Önce sizleri bunaltmadan geriye dönük nisan, mayıs ve haziran ayları bütçe gerçekleşmelerini özetleyeyim.
Merkezi yönetim Nisan ayı bütçe gelirleri 957,4 milyar lira,
bütçe giderleri 1,13 trilyon lira oldu. Nisan ayında 174,7 milyar TL açık
verdi. Ocak-Nisan dönemi bütçe açığı ise 885,5 milyar TL olarak gerçekleşti.
Mayıs ayı bütçe giderleri 1 trilyon 89,7 milyar TL, bütçe
gelirleri 1 trilyon 325 milyar TL ve bütçe fazlası 235,2 milyar TL olarak
kaydedildi. 2025 yılı Ocak-Mayıs döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 5
trilyon 339,5 milyar TL, bütçe gelirleri 4 trilyon 689,2 milyar TL ve bütçe
açığı 650,3 milyar TL oldu.
Mayıs ayında neden gelirlerde artış olduğuna da söyleyeyim.
1 Marttan itibaren başlayan ve 2 Nisan son bulanlarla birlikte 30 Nisan’a kadar
tamı tamamına 48 konuda beyanname veriliyor. Bu beyannamelerle oluşan tahakkuk
da mayıs ayı sonuna kadar ödendiği için mayıs bütçe gelirleri artış gösterdi.
Merkezi yönetim bütçe açığı, haziranda 330 milyar 176
milyon lira, Ocak-Haziran döneminde 980 milyar 478 milyon lira açık verdi.
Haziran'da bütçe gelirleri geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 53,8 arttı. Gelirler
909 milyar 427 milyon liraya, bütçe giderleri de yüzde 43,1 artışla 1 trilyon
239 milyar 603 milyon liraya ulaştı.
Giderlerin gelirlerden fazla oluşunu ortaya koyan bu veriler
ürkütüyor! Bütçe açığını kapatmak için uygulanacak yollar vatandaş olarak
bizleri daha da fazla bunaltacağı için ürkütüyor.
Birinci yol, bütçe açığının kapatılmasında gelirleri
artırmak. O nasıl olacak? Yeni vergiler konularak ya da vergi oranları
artırılarak. Bu da devletin koca elinin küçücük cebimizi yırtarcasına daha da
derinlerine sokması demek. İkinci yol bütçe giderlerini düşürmek. Bunun için
yatırımları ertelemek bir yöntem. Yine personel sayısını azaltmak da. Aslında kamunun
hantal iştahının düşürülmesi gerek. İşte ‘itibardan tasarruf olmaz’
anlayışının bunu yapacağından emin değilim. Borçlanarak da bütçe açığı
kapatılabilir. Hazinenin borçlanması yoluyla yani. Bir de Merkez Bankası’nın
para basması ile bütçe açığı kapatılabilir.
Şimdi bu dört seçeneğe baktığımızda; vergileri artırma
konusunda iktidar oldukça mahir. Ama onun da bir sınırı var. Mesela tütün ve
alkollü ürünlerde vergi sınırı neredeyse yüzde 80’leri aşmış durumda. Bu oran
zorlanırsa, merdiven altı kaçak üretim ve sağlığı tehlikeye atacak adımlarla
karşılaşabiliriz.
Öte yandan vergilerin fazla artırılması, piyasanın da
durmasına yol açar. Mesela akaryakıt ürünlerinden elde edilen KDV ve ÖTV’ye
yapılacak artışlar, kaçak akaryakıtın önünü açacağı gibi araç kullanımını da
düşürür. Bu durum ise bütçedeki KDV ve ÖTV’nin kaynağının kurutulması anlamına
gelir.
Personel azaltımına gitmek ise; iktidarın hiç girmediği,
aksine kendisine oy verenlerin kamuya alınmasını kolaylaştırdığı bir alan
olduğu için bu topa da hiç girmez.
Geriye hazinenin borçlanması ya da para basılması kalıyor. İşte
bu ayrıca ürkütüyor. Çünkü o zaman kamunun har vurup harman savurmasının önüne
geçilmezken, vatandaşın geleceğinin borçlandırılması ortaya çıkıyor. Bütçe
açığının para basılarak karşılanması, piyasada para arzının artmasına yol açar.
Bu da borç verilebilir fon arzının artmasına ve dolayısıyla faizlerin düşmesine
yol açar. Bir yandan para arzının artması, bir yandan da faizlerin düşmesi
tüketim harcamalarının artmasına neden olur. Çünkü para bollaşmış, tasarrufa
karşılık alınacak faiz düşmüş olacak. Bu durumda tüketim harcamaları ve
dolayısıyla talep yükselecek. Talep artışı, fiyatların da yükselmesine yol açacak
ve dolayısıyla enflasyonu artıracak.
Hazinenin tahvil çıkarma yöntemiyle satışında ise her geçen
gün yenileme gerektirdiği için bir süre sonra tahvilin değeri düştükçe, faiz
oranı artacak. Bu devam ettikçe, hazinenin borçlanmayla elde edeceği para
azalırken, ödeyeceği faiz artacak. O da yine vatandaşın sırtına yük olarak
binecek. Hazine, sürekli artan
maliyetlerle borçlanacak ve sürekli piyasaya daha yüksek faiz ödeyerek piyasada
para bolluğuna ve enflasyonun artmasına neden olacak.
Kamunun tasarruf etmeden açığı kapatamayacağı görülüyor. Sırtımıza binecek yükten ürkmemek elde değil…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com