Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin başlamasıyla Meclis’in
eski işlevini kaybettiği, etkisinin kalmadığı yönünde çok sayıda değerlendirme
yapılır. Mesela Meclis Genel Kurulu’ndaki oturumlar sık sık AK Partililerin
çalışmalara katılmaması nedeniyle kapanır. AK Partili milletvekilleri ancak
oylama için genel kurula katılır, bu katılım sırasında da büyük gürültüler
ortaya çıkar. Geçen hafta da benzer manzaralar yaşandı. Yoklama ya da oylama
için topluca genel kurula giren milletvekillerinin gürültüsü Meclis’i yöneten
AK Partili Başkanvekili Bekir Bozdağ’ı kızdırdı. Bozdağ, “Genel kurulda
gerçekten büyük bir uğultu var. Yokluğunuz bir dert, varlığınız ayrı bir dert
oluşturuyor” dedi. Bozdağ’ın sözleri uğultuyu durdurmadı. Bunun üzerine
bir kez daha seslendi, “Ne yapacağız; genel kurulu mu kapatalım, ara mı
vereyim?” diye sordu.
Konu Meclis’ten açılınca, size bir ekonomi modellemesi de
biz anlatalım.
Türkiye ekonomisindeki en büyük kambur kamudur. Kamuyu
yöneten iktidarlar, bu kamburu da yaratırlar. İktidarlar ülkeyi kendi
kurdukları çiftlikleri gibi yönetme arzusunda olurlar. Modern ülkelerde buna
rastlama şansınız yoktur. Türkiye’deki ekonomik kambur siyasi partiler
kanunu ve seçme-seçilme kanunu gibi artık dünyanın hiçbir modern
ülkesinde uygulanmayan düzenlemelerle yapılır.
Yaş olarak yarım asrı, beşte bir oranını ekleyerek aştık. Türkiye’de
iş adamı olarak kamu bankalarından aldığı kredileri ödemeyip, daha sonra o iş
adamını hazineye bakana olarak atayıp borcunu silmesini sağlayan başbakanları
da gördük. ABD’nin U2 casus uçaklarına Türkiye hava sahasını kapattığı için ilk
seçimde kaybettirileni de… İktisat profesörü unvanı taşırken, ülkeyi ekonomik
kaosa sürükleyeni de, mafya tarafından burnuna yumruk yiyen liderleri de
mesleki olarak yakından izledik.
Siyasi Partiler Kanunu ve Seçme ve Seçilme Kanunu,
siyasi parti liderlerinin hepsine de 81 ilden milletvekillerini kendisini
belirlemesi yetkisi verir. O ilin vatandaşları tarafından tanınan, bilinen, ilde
saygınlığı olan kişilerin seçilmesine bakılmaz. O ilin insanlarının
milletvekili olarak kendilerini temsil edecek kişiyi tanıyıp tanımamaları bile önemli
değildir liderler için. Liderler döner vatandaşa da “Bu senin adayın hadi
oy ver” der. O yüzden İstanbul’u, sorunlarını, sıkıntılarını bilmediği
halde 96 kişi İstanbul milletvekili olarak seçilir. Anlayacağınız, seçimlerde
lider iradesinden başka bir şeye oy vermiyoruz.
İş burada bitmiyor!
Siyasi Partiler Kanunu sayesinde her seçim döneminde aldığı
oy sayısının belli oranında da hazine yardımı alır. Partisine bağış yapılmasına
rağmen, sırtı bir de 86 milyondan alınan vergiler oluşturulan hazineye dayanır.
Bu bahsettiğim yasalar nedeniyle lider kendi getirdiği milletvekillerinin
siyaseten kendisine engel çıkarmamaları; gönüllerini hoş tutmak için imkanlar
da yaratır.
Bu imkanların en büyüğü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM)
vekiller için sunulan imkanlarda çok daha net görülür.
Vekil olana 229 bin TL verirken, emekli vekile maaşı 149 bin
lira, hem emekli hem vekilliği sürene ise 379 bin TL’den fazla maaş verilir. Bu
maaşı, vekil hayatını kaybettiğinde eşi ve evli olmayan (ya da evlenip boşanan)
kızı belirli oranını almaya devam eder. Yani ömür boyu, aile boyu….
Almanya’da SPD’den bir vekil arkadaşa; “Almanya’da da
milletvekili emekliliği var mı” diye sormuştum. Gülmüştü. “Bu
ancak siz de olur. Çalıştığımız dönem çok yüksek olmayan bir maaş alırız, sonra
biter. Öyle ömür boyu vekillik nimetlerinden yararlanmak, Alman vatandaşlarının
vergileri üzerinde tepinmek mümkün değil” demişti.
Biz de ayrıca gönlü hoş tutulan vekile verilen yüksek maaşla
da yetinilmez!
Her vekil için üç danışman kadrosu kurulur, onların maaşı da
TBMM bütçesinden ödenir. Yani 600 vekille birlikte 2 bin 400 kişilik bir bordro
oluşturulur. Danışman maaşları konusunda da birinci danışmana 80 bin lira kadar
maaş verildiğini söyleyeyim diğerlerini siz tahmin edin.
Yetmiyor! TBMM bütçesinden 150-379 bin lira arası maaş
verilen vekillerin, Meclis’in anlaşma yaptığı hastaneler üzerinden de tüm sağlık
giderleri karşılanır. Yakın zamanda kaybettiğim eski vekil bir dostumun
TBMM’nin anlaşma yaptığı, aslında hiç güven vermeyen hastanelerden birinde beş
ay süren sağlık sorunlarına şahit oldum.
Meclis ile anlaşmalı özel hastanenin, Meclis’i nasıl
sömürdüğünü gördüm. Hastanın yanında kalan refakatçinin bir ara tansiyonu
düştüğünde hastanede sadece sodyum bikarbonat olarak bilinen tuz
verildi. Sıkı durun Meclis’e çıkarılan fatura ne kadardı biliyor musunuz? 16
bin lira. Serum olarak verilen tuz için çıkarılan fatura!
İnsan sormadan edemiyor!
Bir dönem verdiği hizmet karşılığı 150-379 bin lira arası
maaş verilen kişinin ve ailesinin sağlık hizmetini Meclis neden üstlenir. O maaşı
ile özel sağlık sigortası yaptırıp istediği hastaneden hizmet alamaz mı?
Bu anlattıklarım sadece pazılın görünen bir parçası…
Önceki gün bir vekil dostla konuşuyordum.
Türkiye’de son zamanlarda ciddi satışlar yapan bir Alman otomobil
firması vekil indirimi başlatmış. O dostun duyduğu 4 vekil araçlarını yenilemiş
bile…
Türkiye yeni bir döneme giriyor. ‘Terörsüz Türkiye’ hamlesi çok önemli. Bu işi başlatan lider, bir de siyasi partiler ve seçme seçilme kanunlarına el atsa da ülkedeki ‘çiftlik ekonomisine’ bir dur denilse artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com