14 Temmuz 2024

98 bin lira toplantı ücretinde gözden kaçanlar…

TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda geçen hafta görüşülerek kabul edilen ve önümüzdeki hafta TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi beklenen kamuda tasarruf paketinde üst düzey 400 kadar bürokratın maaşlarının haricinde bir kuruma yönetim kurulu üyesi olarak atanmaları halinde, bu görevlerinden aylık 98 bin 41 lira ücret alınmasına ilişkin düzenlemeyi ’98 bin lira olmaz, 34 binde anlaşalım’ başlığı ile değerlendirdik.

Aslında düzenlemede iki büyük eksiklik var. İlki yönetim kuruluna atanacak kişinin vasfına ilişkin, diğeri ise yönetim kurulu üyeliği gibi bir görevin sadece ücret yönüyle yasalaştırılmaya çalışılması. Dolayısıyla herkesi aynı havuza sokarak, yönetim kurulu üyesi olarak atanmanın iyi bir mantık olmadığını belirtelim. Ancak dediğim gibi TBMM’deki düzenlemede bu konulara ilişkin bir ayırım yapılmıyor. Bu ayrımların yapılması halinde yönetim kurulu üyeliğinin bir ‘ulufe’ olmadığı anlaşılabilir. Biliyorsunuz; Osmanlı’da Ulufe, Kapıkulu Ocağı askerlerine, Acemi Ocağı mensuplarına ve bazı saray ve devlet görevlilerine üç ayda bir verilen maaşa deniliyordu.

Hafta içindeki yazımızla ilgili siyasetçi kimliği ve maliye konusundaki bilgisi ile sıkça görüşlerini bizimle paylaşan eski bir siyasetçi, eski bir sanayi odası başkanı ve uzun yıllar bankacılık sektöründe üst düzey görev yapmış üç uzman 98 bin lira toplantı ücretinde gözden kaçırılmaması gerekenlerle ilgili görüşlerini bizimle paylaştı.

Görev riskine göre ücret konulmalı

Bankacılık alanında uzmanımız, “Düzenlemede, örneğin bankacılık alanında yönetim kurulu üyeliğine atanan bürokratın eğitiminin bu göreve uygun olması aranmalıydı. Yine bankacılık alanındaki YK üyeliğinde ortaya çıkan kamu açığının 20 yıla varan bir zimmet riski oluşturması dikkate alınması gerekirdi. Öte yandan bir KİT kuruluşunda yönetim kurulu üyesi olarak atanan bürokratın ise hemen hemen hiçbir riskinin olmaması, ancak aynı ücretle görevlendirilmelerindeki hakkaniyetsizliğe dikkat etmek gerekirdi. Yani bugün güreş sporu ile uğraşan birinin kamu bankasına yönetim kurulu üyesi olabilmesi kanun teklifi ile önlenmeliydi” sözleri ile düzenlemedeki eksikliklere dikkat çekti.

‘Vasıfsız kişiler kurumu bitirir’

Yılların siyasetçisi “Bu düzenlemede parasal sınırlama sorun olur gibime geliyor. Bazı aç gözlüler yüzünden işler buralara geldi. Görev sınırlaması yani ‘birden fazla yönetim kurulunda yer alamaz’ demek daha doğru olabilir. Ya da başka bir tedbir.. Çünkü yönetim kurullarında milyon dolarlık kararlara imza atılıyor ve atanın mali sorumluluğu var. Asgari ücretle yönetim kurullarına kimse atanmak istemeyebilir. Mesela THY’nı başarıyla yöneten kişilerin alacağı 1 milyon hiç sorun olmamalı. Yoksa kaliteli yönetici görev kabul etmez. Vasıfsız kişiler de kurumu bitirir. Sorun yönetim kurulu ücretinde değil emekli maaşlarının çok düşük olmasında” sözleri ile olması gerekenleri özetledi.

Vali: ‘Asgari ücrete başkanlık yapmam’ dedi

Sanayi odası başkanlığı yapan dostumuz ise “Devlet bürokratını çalıştırırken, onun gün, ay ve yıl içerisindeki çalışma saatlerini aslında satın alıyor. O zaman bu bürokratı bir başka göreve gönderirken, aynı saatler içerisinde olduğuna göre ayrıca bir ücret ödememesi gerekir” değerlendirmesi yaptı.

Yazımızda yönetim kurulu üyesine aylık iki asgari ücret tutarı ücret önerimizin benzerini kendi Oda başkanlığı zamanında hayata geçirdiğini anlattı. Bulunduğu kentteki OSB’lerin üst kuruluşuna dönemin Valisinin başkanlık ettiğini anlatan Oda başkanımız, “OSB’lerde de Vali başkan olunca anormal ücret koymuşlardı. Ben de yönetim kurulu ücretlerini aylık bir asgari ücretle sınırlamıştım. Valiler ‘biz gelip gitmeyiz’ dediler ve biz de ücretleri serbest bıraktık” şeklinde yaşananları özetledi.

Kamudaki bazı kişiler donanımlarıyla bilgileriyle hakikaten kıymetli” diyen Oda başkanı, “Yönetim kurulu ile gündeme gelen ücret meselesindeki asıl sıkıntı, bu kişileri aslında devletin maaşı ile çalıştıramazsın. Özele gitseler istedikleri ücreti alırlar. İstihdam edebilmek için göstermelik Yönetim Kurulu üyeliği ile maaşlarına takviye yapılıyor. Doğrusu şu olmalı: Adamın hakkı neyse o ücreti verilmeli. 657’ye göre en yüksek devlet memuru maaşından fazla veremeyiz deniliyor. Bu yanlış. Adam yaptığı iş itibariyle dünyadaki karşılığı ne ise onu vermek lazım. Yarım oradan bir maaş buradan olması kişilerin devlete büyük bir şevkle çalışmasını da önlüyor” sözleri ile görüşlerini özetledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cemilcahitsaracoglu.blogspot.com