TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda geçen hafta görüşülerek kabul edilen ve önümüzdeki hafta TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi beklenen kamuda tasarruf paketinde üst düzey 400 kadar bürokratın maaşlarının haricinde bir kuruma yönetim kurulu üyesi olarak atanmaları halinde, bu görevlerinden aylık 98 bin 41 lira ücret alınmasına ilişkin düzenlemeyi ’98 bin lira olmaz, 34 binde anlaşalım’ başlığı ile değerlendirdik.
Aslında düzenlemede iki büyük eksiklik var. İlki yönetim kuruluna
atanacak kişinin vasfına ilişkin, diğeri ise yönetim kurulu üyeliği gibi bir
görevin sadece ücret yönüyle yasalaştırılmaya çalışılması. Dolayısıyla herkesi
aynı havuza sokarak, yönetim kurulu üyesi olarak atanmanın iyi bir mantık
olmadığını belirtelim. Ancak dediğim gibi TBMM’deki düzenlemede bu konulara
ilişkin bir ayırım yapılmıyor. Bu ayrımların yapılması halinde yönetim kurulu
üyeliğinin bir ‘ulufe’ olmadığı anlaşılabilir. Biliyorsunuz; Osmanlı’da
Ulufe, Kapıkulu Ocağı askerlerine, Acemi Ocağı mensuplarına ve
bazı saray ve devlet görevlilerine üç ayda bir verilen maaşa deniliyordu.
Hafta içindeki yazımızla ilgili siyasetçi kimliği ve maliye
konusundaki bilgisi ile sıkça görüşlerini bizimle paylaşan eski bir siyasetçi,
eski bir sanayi odası başkanı ve uzun yıllar bankacılık sektöründe üst düzey
görev yapmış üç uzman 98 bin lira toplantı ücretinde gözden kaçırılmaması gerekenlerle ilgili görüşlerini bizimle paylaştı.
Görev riskine göre
ücret konulmalı
Bankacılık alanında uzmanımız, “Düzenlemede, örneğin
bankacılık alanında yönetim kurulu üyeliğine atanan bürokratın eğitiminin bu
göreve uygun olması aranmalıydı. Yine bankacılık alanındaki YK üyeliğinde
ortaya çıkan kamu açığının 20 yıla varan bir zimmet riski oluşturması dikkate
alınması gerekirdi. Öte yandan bir KİT kuruluşunda yönetim kurulu üyesi olarak
atanan bürokratın ise hemen hemen hiçbir riskinin olmaması, ancak aynı ücretle
görevlendirilmelerindeki hakkaniyetsizliğe dikkat etmek gerekirdi. Yani bugün
güreş sporu ile uğraşan birinin kamu bankasına yönetim kurulu üyesi olabilmesi
kanun teklifi ile önlenmeliydi” sözleri ile düzenlemedeki eksikliklere dikkat
çekti.
‘Vasıfsız kişiler
kurumu bitirir’
Yılların siyasetçisi “Bu düzenlemede parasal sınırlama sorun
olur gibime geliyor. Bazı aç gözlüler yüzünden işler buralara geldi. Görev
sınırlaması yani ‘birden fazla yönetim kurulunda yer alamaz’ demek daha doğru
olabilir. Ya da başka bir tedbir.. Çünkü yönetim kurullarında milyon dolarlık
kararlara imza atılıyor ve atanın mali sorumluluğu var. Asgari ücretle yönetim
kurullarına kimse atanmak istemeyebilir. Mesela THY’nı başarıyla yöneten
kişilerin alacağı 1 milyon hiç sorun olmamalı. Yoksa kaliteli yönetici görev
kabul etmez. Vasıfsız kişiler de kurumu bitirir. Sorun yönetim kurulu ücretinde
değil emekli maaşlarının çok düşük olmasında” sözleri ile olması gerekenleri
özetledi.
Vali: ‘Asgari ücrete
başkanlık yapmam’ dedi
Sanayi odası başkanlığı yapan dostumuz ise “Devlet
bürokratını çalıştırırken, onun gün, ay ve yıl içerisindeki çalışma saatlerini
aslında satın alıyor. O zaman bu bürokratı bir başka göreve gönderirken, aynı
saatler içerisinde olduğuna göre ayrıca bir ücret ödememesi gerekir”
değerlendirmesi yaptı.
Yazımızda yönetim kurulu üyesine aylık iki asgari ücret tutarı ücret
önerimizin benzerini kendi Oda başkanlığı zamanında hayata geçirdiğini anlattı.
Bulunduğu kentteki OSB’lerin üst kuruluşuna dönemin Valisinin başkanlık
ettiğini anlatan Oda başkanımız, “OSB’lerde de Vali başkan olunca anormal ücret
koymuşlardı. Ben de yönetim kurulu ücretlerini aylık bir asgari ücretle
sınırlamıştım. Valiler ‘biz gelip gitmeyiz’ dediler ve biz
de ücretleri serbest bıraktık” şeklinde yaşananları özetledi.
“Kamudaki bazı kişiler donanımlarıyla bilgileriyle hakikaten kıymetli” diyen Oda başkanı, “Yönetim kurulu ile gündeme gelen ücret meselesindeki asıl sıkıntı, bu kişileri aslında devletin maaşı ile çalıştıramazsın. Özele gitseler istedikleri ücreti alırlar. İstihdam edebilmek için göstermelik Yönetim Kurulu üyeliği ile maaşlarına takviye yapılıyor. Doğrusu şu olmalı: Adamın hakkı neyse o ücreti verilmeli. 657’ye göre en yüksek devlet memuru maaşından fazla veremeyiz deniliyor. Bu yanlış. Adam yaptığı iş itibariyle dünyadaki karşılığı ne ise onu vermek lazım. Yarım oradan bir maaş buradan olması kişilerin devlete büyük bir şevkle çalışmasını da önlüyor” sözleri ile görüşlerini özetledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com