21 Şubat 2021

Vatandaş dövizini ne zaman bozar?



Ekonomi yönetimindeki değişikliğin ardından Merkez Bankası’nın aldığı bir dizi karar sonrası döviz kurlarında başlayan gerileme birçok kişinin kafasında ‘dolar daha nereye kadar düşer’ sorusunu ortaya çıkardı.
Böylece ‘vatandaş elindeki dövizi ne zaman ya da hangi koşulda bozar’ sorusuna yanıt verirken, ekonomi yönetiminin kararlılığının yanı sıra, vatandaşın ruh halinin de iyi analiz edilmesi gerekiyor.

Kurlardaki gerileme, Merkez Bankası’nın 19 Kasım 2020 tarihinde yaptığı 475 baz puanlık faiz artışının ardından, kalıcı fiyat istikrarı ve enflasyonu geriletme amacıyla uygulamaya aldığı sıkı para politikası olduğunu belirtelim.

Bu kapsamda Merkez, kalıcı fiyat istikrarı ve enflasyonun yüzde 5 hedefine varıncaya kadar, para politikası faizi ile beklenen dengenin güçlü şekilde dezenflasyonist etkiyi koruyacak şekilde kararlılıkla sürdürüleceğini dile getiriyor.

Öte yandan MB’nin bundan sonraki hedefi ise ters dolarizasyon olarak da ifade edilen, vatandaşın elindeki dövizi bozarak TL’ye dönmesinin sağlanması olduğunu belirtelim.

Yani döviz kurlarındaki gerilemenin daha da derinleşmesi öngörülüyor.

Yüksek kur iflasları getirir

Burada aşırı reel olmayan yüksek döviz kurunun ekonomi üzerinde oluşturacağı ileriye dönük bir riske dikkat çekelim. Döviz kurlarındaki aşırı yükseliş, Türk işletmelerinin değerini düşürüyor. Bu kapsamda örneğin 100 milyon liralık değeri olan bir şirket, bir doların 5 lira olduğu durumda 20 milyon dolar ederken, kurun (çok kısa bir sürede artarken, işletmenin o kadarlık sürede bir değer artışı yaşamadığını da belirtelim) 5,5 lira olduğu zaman 18 milyon dolara geriliyor.

Yani kurlar ani ve hızlı bir şekilde oynadığında, Türk işletmesinin değeri düşüyor.

Yine aşırı yüksek kur nedeniyle o işletmenin üretim amacıyla kullandığı ara malını da yüksek kurdan almasına yol açıldığı bir durum oluyor. İşletme yüksek ara malı ile nihai ürünü elde ettiğinde yüksek fiyattan oluşan maliyet nedeniyle ihracatını da yapamıyor. Çünkü yurtdışında malı almak isteyenler, kurdaki yüksekliği bahane ederek, fiyat kırımı da isteyebiliyor.

Böylece Türk işletmecisi, hem yüksek maliyetli bir ürünü hem de kurdaki artıştan dolayı indirimli satmak zorunda kaldığı bir durumla karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla iflasa doğru yelken açabiliyor.

Öte yandan ise ekonomisi bakir ülkelerde şirket satın almaların ileriye dönük önemli bir yatırım unsuru olduğu ekonomi çevrelerince iyi bilinen bir gerçek.

Yabancı yatırım adı altında yüksek kurdan dolayı iflas noktasına gelen yerli işletmenin el değiştirmesi ise ülke ekonomisi açısından ayrı bir riski doğuruyor. Sürecin sonunda yabancıların eline geçen Türk işletmelerinin piyasayı yönlendireceği bir ekonominin oluşmasının ortaya çıkacağı riskten bahsediyorum.

İşte MB’nin kurları geriletmek amacıyla attığı adımlara bu risklerin ortaya çıkmasını önlemek açısından bakmak gerekiyor. Kurdaki gerileme reel sektörlerin sağlıklı piyasa adımları atmaları, piyasaların kalıcı istikrara kavuşması açısından önemli olduğunu kabul edelim.

Vatandaş dövizini ne zaman satar

Öte yandan vatandaşın elindeki dövizi (ters dolarizasyon) bozarak, TL’ye geçmesi için piyasadan alacağı ürün fiyatlarının istikrarlı hale gelmesi gerekiyor.

Yani vatandaş, elindeki birikimi (ister TL, ister dolar) ile ihtiyaçlarını karşılama, reel gelirinin düşmemesi hesabında. Enflasyona ezilmemesi derdinde.

İşte MB de önümüzdeki döneme ilişkin ortaya çıkabilme ihtimali yüksek olan enflasyona ilişkin endişeyi taşıyor.

Aşı ile birlikte piyasaların ve ekonominin normale dönmeye başladığı zaman diliminde enflasyonda tekrar bir dalganın gelebileceği yönünde emareler bulunuyor.

Sosyologlar, ekonomide uzun süre yaşanan olumsuz gelişmelerin insanların bir algı çıkarımı yapmasına yol açtığına dikkat çekiyor. Bu kapsamda enflasyonun yukarı gideceğinden şüpheli olunduğu zaman, kişilerin de kendi içinde kendini yüksek enflasyona adapte etmeye başladığı biliniyor.

Fiyat istikrarının sağlanması ise, insanların ileriye dönük endeksleme yapmasını değiştirmesiyle olabilir. Yani eğer kişi fiyatların sürekli yukarı gideceğini düşünüyorsa, o zaman kendisini ‘fiyatlar yukarı gidecekmiş’ gibi ayarlıyor. Bu durum ekonomistlerce ‘enflasyondaki katılık’ kavramı ile ifade ediliyor.

Tüm bu nedenlerle MB, son Para Politikası Kurulu Kararı’nda “İç talep koşulları, döviz kuru başta olmak üzere birikimli maliyet etkileri, uluslararası gıda ve diğer emtia fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam etmektedir” vurgusu yapıyor.

Sıkı para politikası ile hem fiyat istikrarını sağlanacağını, hem de ülke risk primlerinin (CDS) düşeceği, ters para ikamesinin başlayacağı, döviz rezervlerinin artış eğilimine gireceği ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesiyle makroekonomik ve finansal istikrarın olumlu hale geleceği görüşünü savunuyor.

İşte tüm bu süreçler tamamlandıktan sonra, vatandaşın elindeki dövizi bozacağı günlerin geleceğini söyleyebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cemilcahitsaracoglu.blogspot.com