04 Kasım 2020

Türkiye'nin dövizle imtihanı...


Türkiye’de dolar kuru 8,5 liraları aşma eğilimi göstermeye başlarken, dövizle maaşını almasa da vatandaşların kafasında da ‘nereye kadar daha yükselecek’ soruları oluşuyor. Okuyucuların büyük bir kesiminin kafasında ‘neden bizde döviz kuru artıyor, daha da artacak mı’ sorularını elimizden geldiğince anlatalım. 

Bu arada ABD’de yaşanan seçimlerin belirsizliğinin de son haftalarda döviz kurlarında yukarı yönlü bir eğilimi tetiklediği biliniyor.

- Trump mı, Biden mi?

Türkiye yönetimi ABD seçimlerini Donald Trump’ın kazanmasını istiyor gibi. Trumpla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arasının yanı sıra, Trump’ın damadı ile Hazine Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın da arası oldukça iyi. Bazı ikili ilişkilerde alınacak kararlarda bu ilişki şeklinin devreye girdiği biliniyor. Bu nedenle Trump’ın seçilmesi halinde kurları aşağı yönlü bir eğilimi olacağı bekleniyor.

Joe Biden’ın ise daha senatörlüğü döneminde Türkiye’nin ‘sinir uçlarına’ dokunmasıyla biliniyor. Örneğin, Suriye’de Esad’ın gitmesinin yanlış olacağını söylemesi. Yine Ermeni Soykırım Yasa Tasarısına fiilen destek vermesi. Kazanması halinde Türkiye’nin rahatsız olacağı ‘sinir uçlarına’ başkan profili ile yaklaşmasından endişe ediliyor. Bu durumun da Türkiye-ABD ilişkilerinde oluşturacağı gerginlik nedeniyle döviz kurlarına artış yönlü yansıyacağı şüphesi var.

- Döviz dünya da yükseliyor mu?

Bütün bunları bir tarafa bıraktığımızda öncelikle içerde döviz kurundaki artışın Türkiye’ye özgü olduğunu en başından belirtelim. Yani dünya piyasalarında dolar ya da euro da bir artış eğilimi yok. Çünkü aynı zamanda ithalat ve ihracat yapan ABD ve AB ülkeleri dünya piyasalarında aşırı değerli dolar ya da euro kurunun kendilerinde de cari açığa neden olacağını bildikleri için aşırı değerlemeyi baskılıyor.

- Ekonomik altyapı güçlü değil mi?

Türkiye’de ekonomik altyapıyı güçlendirecek yapısal reformlar 20 yıl önce de gerçekleştirilemedi. Bu düşüncemize örnek; 20 yıl kadar önce 2001 yılında hiçbir zaman bir araya gelememiş üç eğilimin (sağcı-solcu-orta yolcu) iktidarın olduğu bir ülkede anayasa kitapçığının atılmasıyla yaşanan ekonomik krizi gösterebiliriz.

- Peki geçen 20 yılda Ak Parti bu yapısal reformları gerçekleştirdi mi?

Maalesef hayır! Basit bir hatırlatma da bu dönemle ilgili yaparsak; 2009 yılında yaşanan dünya global krizinde ülkeler sıfır faizle para dağıttıklarında Türkiye bu parayı çekmek için yüksek faiz verip 500 milyar dolar gibi bir miktarı ülkeye çekti. Ancak bu parayı 20 yıl sonra baş ağrısı oluşturacak eksiklikleri gidermede kullanmadı.

- Mesela ne yapılmalıydı?

Bugün dünyanın 7 önemli şehri arasında yer alan ancak büyük bir deprem riski taşıyan İstanbul’un çürük yapı stokunun giderilmesinde kullanabilirdi. Ama biz ne yaptık ‘duble yol’ yapımında kullandık. Yani seçmenin göreceği yerlerde ‘makyajlama’ tabiri yatırım yaptık. Türkiye’de en az 200 sektörü harekete geçirdiği için lokomotif sayılan inşaat sektörünün önünün de açılmasını sağlayan çürük yapı stoku sorunu giderilseydi, ciddi bir ekonomik döngü de yaratılacaktı. 7 milyondan fazla çürük binanın yenilenmesinin ekonomik döngüsünden bahsediyorum. Ancak, 500 milyar dolarla amiyane tabirle biz ‘hovardalık’ yaptık.

- Yabancı Türkiye’ye yatırım amaçlı güveniyor mu?

Yabancı parayı çekebilmenin bir diğer yolu da yabancı yatırımcıya güven verecek düzenlemeleri hayata geçirmek. Hadi buna da bir örnek verelim: BDDK kurun sert yükseldiği ve oynaklığın bir hayli arttığı yaz döneminde yabancı bankaların TL’ye erişimi zorlaştıran karar aldı. Bankaların TL alımında swap miktarını yasal özkaynaklara oranını yüzde 1’den yüzde 10’a yükseltti. Bu da yabancı yatırımcıda güven zedeleyen unsur olarak karşımıza çıktı. Bu noktada güven unsurunu tamir etmek bir hayli zor ve zaman alacak gibi duruyor. Swap limitlerini genişletsek de yabancı yatırımcı yoğurdu üfleyerek yiyor. Zaten TL’de oluşan fiyatlamalardan da bunu görebiliyoruz.

Özetle buna benzer önemli sorunlar giderilmediği için dışarıdan gelen ‘sıcak’ olarak tabir ettiğimiz, faize yatırılıp, bir süre sonra da çıkıp giden para oluyor.

- Döviz artmaya devam eder mi?

Edebilir. Çünkü Merkez Bankası’nın ve BDDK’nın bu zamana kadar aldığı parasal ekonomik önlemler TL’nin döviz kurlarına karşı direnç gösteremiyor. Bu durum, doların yüksek fiyatlanmasına sebep oluyor. Yine iç piyasadaki döviz ihtiyacı karşılanmadığında döviz değer kazanıyor, değer kazandıkça da fiyatı artıyor. Bu durum da cari açığın oluşmasına neden oluyor. Cari açık olduğu sürece dolar ve euro fiyatı da yükselecek.

- Peki, neden Türkiye’de artıyor?

Para kaynağı güçlü çevreler ‘paradan para kazanma’ mantığı ile yüksek faiz alma eğilimi içerisinde olurlar. Bu kesimler ekonomik olarak zayıf, dış yatırımcı beklentisi içerisinde olan ülkelerde bu kazancı elde etmeyi hedeflerler. Türkiye, petrol ve doğalgaz gibi rezervleri olmadığı gibi, yapısal reformlarını da gerçekleştiremediğinden, bu kesimlerin merceğinde bulunuyor.

- Türkiye’de kurların artışında neler etken?

Altın gibi döviz fiyatları da arz ve talebe bağlı. Ülkelerin döviz kurları ise o ülkede bulunan döviz miktarına bağlı. Yani bir ülkede yeteri kadar dolar yoksa ve şirketlerin yada vatandaşın dolar ihtiyacı karşılanamıyorsa o ülkenin cari açığı olduğu anlamına gelir. O zaman artış sürer. Tıpkı şimdi Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin azaldığının düşünülmesi nedeniyle “MB’ye repo ihalesi aç, faiz artır” baskısının yapılması gibi. MB ne yapıyor bu taleplere karşılık, piyasayı gecelik likitide penceresine (GLP) yönlendirerek ağırlıklı fonlama maliyetini yükseltmeyi hedefliyor. Bu da sıcak paracıların işine gelmiyor.

- TL’nin değeri neden düşüyor?

Eğer ekonomi güçlü değilse yani çıkan para cari denge ile telafi edilemezse bu durumda para değer kaybeder. Bu durumda faizde yüksek artış başlar ve faiz artışı para biriminde hızlı değer kaybına yol açar.

- TL’nin değeri nasıl artar?

Faizi yüksek bir para biriminin değeri, faizi düşük para birimi karşısında artar. Yüksek faiz yatırımcılar için daha fazla getiri anlamına gelir. Bu durumda talep yüksek faiz veren para birimi yönünde artar ve para biriminin değeri yükselir. Ancak, yüksek değerli para birimi yukarıda da değindiğimiz gibi ihracatı düşürür, ithalatı artırır bu da cari açığa yol açar. Böylece yeniden bir kısır döngü oluşur. Enflasyon, faiz ve kurlar ciddi şekilde bir korelasyon içindedirler.

- Kur artışının etkisi ne yönlü olur?

Kur artarsa, dışarındaki ürünler daha pahalı alınır. Kurdaki artış hammadde fiyatlarını artıracağı için, üretim maliyetlerini artırır. Maliyetlerin karşılanması için kredi talepleri artar, bu da faizleri artırır. Yerli yatırımcı cazip faize yönelirse, fiziki yatırım yapılmadığı için büyüme hızı yavaşlar. Yatırım ve tüketim mallarına olan istek azaldığı için de istihdam ve ücretler üzerinde negatif etki oluşturur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cemilcahitsaracoglu.blogspot.com