Ankara kulislerinde akaryakıt kaçakçılığı konusunda inceleme geçiren dağıtım şirketleri ve istasyonların bir kısmının lisanslarının iptali ile ilgili kulağımıza gelen bilgileri Akaryakıtta naylon fatura kullananlara af mı gelecek? başlığı ile gündeme getirdik. Ardından gün boyu sosyal medya hesaplarımıza kendilerinin mağdur olduğunu dile getiren kişiler oldu.
Ancak yazımızda yer verdiğimiz kulis bilgilerine vergi alanında saygınlığı olan birkaç hukukçunun yaptığı tespitler daha dikkat çekici oldu. Hukukçuların naylon fatura ve kaçakçılık düzenlemelerdeki cezaların orantısızlığı ile ilgili değerlendirmeleri düzenlemenin tartışılması açısından önemli.
Özellikle lisans iptali ve işyeri kapatmaları konusunda 2021 yılı Nisan ayı öncesinde yapılan incelemeleri kapsaması doğru bulunmazken, hukuki tartışmaları da beraberinde getiriyor. 2021 sonrası naylon fatura kaçakçılığı fiilini yapanların istasyonlarının kapatılması ise doğru bulunuyor.
Hukukçular, akaryakıt kaynaklı olarak ödenmesi gereken vergilerin ziyaa uğratılmasını gidermek amacıyla getirilen vergi usul kanununun (VUK) 359’uncu maddesinin (ç) bendinin kaçakçılıktaki cezayı ciddi şekilde artırdığına vurgu yapıyor. Madde ile ödeme kaydedici cihaz, donanım ve sistemlere müdahale edilmesinin ayrı bir suç olarak düzenlenme getirildiğine işaret ederek, karşılığında 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğünü hatırlatıyor.
Hukukçular bu suçlarla ilgili ayrı ayrı uygulama yapılıp yapılmayacağı, suçun işlendiği yıllara göre zincirleme suç hükümleri uygulanıp uygulanmayacağı, özetle içtima (birleşme) konusunun ayrıntılı olarak incelenmesi ve tartışılması konusunda ayrışıyor.
Bir kesim hukukçu, 359’daki ilgili hükümlerin uygulanması halinde, hangi şekilde uygulandığı veya hiç uygulanmaması durumlarında hükmedilecek hapis cezasının çok farklılık göstereceğini dile getiriyor. Hatta hapis cezasının fiilen infazı halinin değişebildiğine yani hapse girmek ya da girmemek gibi bir farklılığın oluşabildiğine işaret ediyor.
VUK’un 344/2. Maddesi gereğince 359’uncu maddedeki fiiller nedeniyle vergi ziyaına (kaybına) neden olunması halinde ilgili verginin (KDV, kurumlar vergisi gelir vergisi, ÖTV) 3 katı tutarında vergi ziyaı cezası uygulandığı hatırlatılarak, “Özellikle sahte belge kullanma fiilleri bakımında KDV ve kurumlar vergisi ziyanının yüksek miktarda belirlenebildiği dikkate alındığında bu verginin 3 katı cezanın yüksek ve katlanılması zor tutarlara ulaşıyor” tespiti yapılıyor.
Yine VUK’un 353’üncü maddesi gereğince fatura ve benzeri belgelerin verilmemesi, alınmaması, hiç düzenlenmemiş sayılması hallerinde bu belgelerde olması gereken tutarın yüzde 10’u nispetinde (2022 yılı için 500 TL’den az olmamak üzere) özel usulsüzlük cezası kesildiğine işaret ediliyor. Bu durumun bir takvim yılı içinde kesilecek ceza tutarının (2022 yılı için) 250 bin lirayı geçemediğine de vurgu yapılıyor.
Hukukçuların dikkat çektiği bir başka düzenleme ise Petrol Piyasası Kanunu’nun (PPK) 20/2-g maddesindeki yaptırımlar.
Buna göre EPDK tarafından her türlü tesiste (rafineri hariç) lisansa tabi tüm faaliyetler kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçici olarak durdurulabildiğini hatırlatan hukukçular, “Bu süre içinde söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilemiyor. Kesinleşmiş mahkeme kararına göre ise lisans sahiplerinin lisansı iptal ediliyor. Ayrıca idari para cezaları ödenmediği müddetçe lisansa konu tesis için lisans verilemiyor. Yine 359’uncu madde kapsamındaki suçlara ilişkin vergi incelemesi sonuçlanıncaya kadar söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilemiyor. Bu ağır ve üçüncü kişileri de etkileyen yaptırımlar için idare mahkemesine dava açılmasının mümkün. Açılacak davada yürütmenin durdurulması talep edilerek, kısa sürede tesis hakkındaki yaptırımın ortadan kaldırılarak tekrar faaliyete geçilmesi mümkün olabilmektedir” yöntemini dile getiriyor.
AĞIR YAPTIRIMLARIN HUKUKA AYKIRI YÖNLERİ
Akaryakıt sektöründeki vergi kaçakçılığı fiilleri ile ilgili ağır yaptırımların bu sektördeki kaçakçılığın önüne geçilmesi amacıyla yapıldığına dikkat çeken hukukçular, bu yaptırımların pek çok yönden eleştiriye açık olduğunu belirterek şunları sıralıyor:
“Tek bir fiil karşılığında çok sayıda ve ağır idari ve cezai yaptırım öngörülmüş olması, orantılılık ilkesine uygunluktan uzaklaşmaktadır. Bu durum aynı zamanda aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı ilkesine de aykırılık oluşturuyor. Vergi kaçakçılığı suçlarında naylon fatura olarak da bilinen ‘muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge’ veya ‘sahte belge’ bakımından kullanmak fiili, vergi ziyaı cezası bakımından düzenleme fiilinden daha ağır yaptırımlara tabidir. Zira KDV ve kurumlar vergisi (ya da gelir vergisi) tarhiyatı ve dolayısıyla kesilecek vergi ziyaı cezası kullanma fiili daha yüksek olmaktadır. Bu durum hapis cezası bakımından da etkin pişmanlıktan yararlanmanın şartının ödeme olması nedeniyle önemli. Oysa naylon faturayı düzenleyen ve piyasaya yayan kişilerin daha ağır ceza ile cezalandırılması adaletli olacaktır. VUK’un 359’uncu maddesinin diğer fıkraları bakımından bulunan ceza yargılamasında mütalaa şartının doğrudan akaryakıt sektörüyle ilgili VUK’un 359/ç maddesi bakımından aranmaması, kanun önünde eşitlik ilkesine ve VUK’taki genel sisteme uygun değildir. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereğince suç oluşturan eylemi gerçekleştiren kişilere ceza verilmelidir. Ancak PPK’nın 20. Maddesinin 1’inci fıkrasının (g) bendi ile kişi dahi olmayan ‘tesis’e yaptırım uygulanıyor. Suçu oluşturan fiil ile belki de hiç ilgilisi bulunmayan ‘tesis’in mülk sahibinin ya da kiracısının bu şekilde yaptırıma tabi tutulması dolayısıyla başkasının fiilinden sorumlu tutulması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Anayasa’ya aykırıdır. Ayrıca bu hüküm tekrar eden ve muğlak ifadeler içermesi nedeniyle de eleştiriye açıktır.”
LPG PİYASASININ FARKLI KANUNA TABİ OLMASI
Hukukçuları ceza konusunda bölen bir diğer konu ise akaryakıt ürünü LPG piyasasının farklı bir kanuna tabi olması. Hukukçular, bu kanunda aynı tedbirlerin yer almaması nedeniyle akaryakıt kaçakçılığı fiili nedeniyle hakkında tespit olan tesisin aynı yerde LPG faaliyetine devam edebildiğine dikkat çekiyor. Bu durumun ise kanun önünde eşitlik ilkesine ve düzenlemelerin amacına uygun olmadığına işaret ediyorlar. Yine bir idari işlem olan vergi incelemesi hakkında hukuki denetim gerçekleştirilmeden hatta incelemenin dahi neticelenip bir tespit ortaya konulmadan yaptırım uygulanmasının da hukuka aykırı olduğuna vurgu yapan hukukçular son olarak şu tespiti yapıyor:
“Yakın dönemde aynı anda yapılan incelemeler neticesinde aynı anda yüzlerce tesisin kapatılmak durumunda olması, bazı karayolları hizmet alımının mümkün olmamasına ya da kısıtlanmasına neden olabilecektir. Bu durum da kamu yararını zedeleyecektir. Vergi kaçakçılığı fiillerinin elbette cezasız kalmaması, yaptırıma tabi tutulması gerekmektedir. Ancak bu yaptırımların hukuk devleti ilkesine uygun olarak ve piyasadaki rekabeti bozucu olmayacak şekilde öngörülmesi ve uygulanması yerinde olacaktır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com