TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 13 Kasım günü Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2025 bütçesi onaylandı. Bütçe görüşmelerinde ortaya
öyle veriler döküldü ki; hakikaten hükümet ya da bakanlık bunu yapar mı
diye oradaki bürokratlara sorduğumuzda aldığımız yanıt başlıktaki oldu.
Konuşulan verilerden bazıları mesela; 2023 yılında Sosyal
Güvenlik Kurumu gelirlerinin giderlerini karşılama oranı yüzde 98 olurken, 2025
yılında bu oran yüzde 80,77 olarak konulması oldu. Sanki sosyal güvenlik
gelirlerinin daha az giderleri karşılaması hedeflenmiş gibi. Yine genel sağlık
sigortası primlerini kendileri ödeyen kişi sayısı Çalışma Bakanlığı’nın
internet sitesinde 2 milyon kişi olarak görünmesine karşın, bakanlık 9 milyon
kişiye borçlu olduklarına dair tebligat gönderilmiş.
Asgari ücrette muhalefet aşağı yukarı ağız birliği
içerisinde. İYİ Partili Erhan Usta, net asgari ücretin 28
bin lira olmasını, DEM Partili Van milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit
ise geçen yıl 25 bin lira olmasını önerdiklerini, şimdi 35 bin lira önerisini
dile getirdi. Gelecek Partili Selim Temurci 32-35 bin bandında
olması gerektiğini söylerken, CHP’li Veli Ağbaba 30 bin lirayı
dillendirdi.
AK Parti Ankara Milletvekili Orhan Yeğin bu konuda
daha net konuştu: “Asgari ücret düşük, kabulümüz. Biz ‘Bu asgari ücret yeter.’
demiyoruz, ‘Bu emekli maaşı yeter.’ demiyoruz; biz bu milletin her bir
ferdinin çok daha fazlasına layık olduğuna inanıyoruz, bunu gerçekleştirmek
için mücadele veriyoruz, her tarafta mücadele veriyoruz” ifadelerini kullandı.
Milletvekilleri Türkiye’de emekli aylıklarının gayrisafi
yurt içi hasılaya oranı yüzde 5,36 seviyesine gerilemiş durumda olduğunu
belirtirken, AB’nde yüzde 12,9 olarak gerçekleştiğini kaydettiler. 2014'te en
düşük emekli aylığıyla 11 gram altın alınabilirken bugün bu
rakamın 4 grama düştüğü vurgulandı.
Yine 2024 Ekim ayında açlık sınırı 20 bin 432 lira iken en
düşük emekli aylığı 12 bin 500 lira olması dile
getirildi. Bu kapsamda 4 milyondan fazla emeklinin açlık sınırının
altında maaş aldığı ifade edildi.
Tüm bunlar dile getirilirken, ilginç de bir kıyaslama
yapılıyor: “Emekliye hak ettiği ödenmiyor ancak kamu-özel iş birliği çerçevesinde
desteklenen 44 şirketten sadece ve sadece 7 tanesi vergi öderken 37 şirket
vergi matrahı bildirmiyor yani 2,6 trilyon lira kaynak aktarılan bu firmalar
vergiden muaf tutulurken emeklilerimiz, çalışanlarımız, çiftçilerimiz ve
esnafımız vergi yükü altında eziliyor.”
Önceki yıllarda emeklilikte yaşa takılanların sorunları
çözülmüşse de; şimdi ise güne takılanların olduğu dile getirildi. Buna göre 8
Eylül 1999 yılından önce sigortalı olanlarla ilgili EYT çıkarılmasının yeterli
olmadığı, şimdilerde bir günle bu tarihi kaçıran insanların 17-20 sonra emekli
olma durumları anlatıldı. AK Partili İsmail Güneş bile bu
hatalı duruma itiraz etti, “Böyle bir şey olabilir mi? Yani bir günle
on yedi, yirmi yıl geç emeklilik olabilir mi?” dedi.
Tarımsal alanda istihdamın artırılması ve stratejik alan
olan tarımın geleceğinin güvence altına alınmasına yönelik bir de öneri geldi. Tarımda
çalışan insanların yaş ortalamasının 58’lerde olmasının verimi düşürmesinden
dolayı, daha da gençleştirilmesine yönelik bir öneri. Tarımda çalışacak gençlerin
teşvik edilmesi en azından 35 yaşına kadar tarım bağ-kur
priminin devletin karşılaması ile bu gençler asgari ücretle çalışmak
için şehre gitmek yerine, tarıma katkı sağlayabilecekleri, çiftçilik yapabilecekleri
önerildi.
Oradaki bürokrat dostlara ‘bütün bu söylenilenler hayata geçirilebilir mi? diye sorduğumuzda, “Buna bizim bakan müsaade etmez” cevabını aldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com