Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ‘Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nın internet sitesinde ise ‘Riskli Yapı Süreci’ başlığında kendi yapacağı görevler tam olarak açıklanırken, bakanlık çoğunluğun kararına katılmayan kat maliklerinin işi yokuşa sürmesini önlemek istediği halde düzenlemesinde neden ‘kat maliklerinin yüzde 100’ şartı ile işi ‘yokuşa’
10 madde halinde yer alan ‘Riskli Yapı Süreci’ prosedürünün ‘Yıkım Sonrası Uygulama’yı içeren 8’inci maddesi aynen şöyle:
“….yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karar anlaşma şartlarını ihtiva eden teklif ile birlikte karara katılmayanlara noter vasıtasıyla veya 7201 sayılı Kanuna göre tebliğ edilir. Bu tebliğde, on beş gün içinde kararın ve teklifin kabul edilmemesi halinde arsa paylarının, Bakanlıkça tespit edilecek veya ettirilecek rayiç değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılacağı, paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında rayiç bedeli Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edileceği, riskli yapılarda ise anlaşma sağlayan diğer paydaşlara veya yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılmasını kabul etmek şartıyla üçüncü şahıslara satılacağı bildirilir.”
Net olarak yüzde 50+1 çoğunluğu ya da 3’te 2 çoğunluğu sağladığını bakanlığa bildiren riskli inşaatlarda, karara katılmayan maliklerin arsa paylarının bakanlıkça tespit edileceği veya ettirileceği ve satışa çıkarılacağı açıklanıyor.
Peki bakanlık bu karara kendi neden uymuyor da anlaşma halindeki kat maliklerin kendilerinin bulduğu müteahhide devrediyor? Bu payların rayiç bedel üzerinden satışını riskli binayı yapacak olan müteahhidin satışa çıkarması gibi ‘imkansızın önünü
açan’
‘İmkansızın önünü
açıyor’ diyorum çünkü kamunun olmadığı yerde o zaman devreye ‘ikili hukuk’ giriyor. Kamunun görevini gerçek ya da tüzel kişilikli müteahhidin üstlenmesi demek, mahkemeleri işin içinden çıkılmaz hale getirmek demek. Yani kentsel dönüşüm sürecinin daha da uzaması demek. Hele bir de İstanbul’da 10’larca yıldır süren ‘Fikirtepe’
Yani bakanlık kendi yapacağı görevi müteahhide devretmesiyle aslında, İstanbul’da kentsel dönüşümde ‘kaçak dövüşüyor, yan çiziyor.’
Nitekim Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yine Riskli Yapı Sürecinin‘Nitelikli Çoğunluğun Sağlanması’
b
Madde-9 “….7201 sayılı Kanuna göre karara katılmayan
malike bildirilerek kabulü için on beş gün süre verildiğine dair belgeler; üçte
iki çoğunlukla alınan karara katılmayan maliklere ait taşınmazların Sermaye
Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme
kuruluşlarına tespit ettirilen değerine ilişkin belgeler ve satışı yapılacak
arsa paylarının maliklerinin tebligata elverişli adres bilgileri ile birlikte
yazılı olarak Müdürlüğe veya Bakanlıkça yetki devri yapılması durumunda İdareye
müracaatta bulunulur.”
Ve nihayet bakanlığın artık görevinden kaçmaması gerektiğini ortaya koyan 10'uncu madde…
‘Satış ve Uygulama İşlemleri’ni şöyle kapsıyor: “Hisseleri
oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile alınan karara katılmayan
maliklerin arsa paylarının satış işlemi Müdürlük veya İdare tarafından, 6306
sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 15/A. maddesinde belirtilen usule göre
gerçekleştirilir. Satış işlemleri sonlanınca uygulamaya geçilir.”
Bütün bunlar varken neden ‘apar topar bir Resmi Gazete
metni yayımlandı’ dediğimi anlatabildim mi?
Sorumuz yine soralım ilgili yetkili her kimin sorumluluğunda ise:
“Bakanlık kendi görevini neden müteahhide devrediyor…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com