Ancak asıl ülkeyi ekonomik darboğaza getiren dönem 2018-2022 arası oldu.
Türk Lirasının değer kaybı, yüksek enflasyon, artan borç ve karşılık gelen kredi temerrütleri, krizin öne çıkan özellikleri oldu.
Kriz, liranın dalgalanmalar hâlinde büyük oranda değer kaybetmesiyle daha görünür hale geldi.
Sonraki aşamada, ödenemeyen borçlar ve ekonomik daralma ile daha derin bir boyuta ulaştı.
Öyle ki; swap anlaşmaları ile döviz arayışına girilirken, her yapılan swap anlaşmasının süresinin sonuna doğru, yeni bir swap anlaşması için bir başka ülke arayışlarına girildi.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa kamunun faiz borcu, anapara borcunu geçti.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı iç borç stoklarına ait ödeme projeksiyonlarında, borcun faiz ödemeleri, anapara ödemelerini geçti. Bununla birlikte 3 trilyon 109 milyar TL tutarındaki merkezi yönetim brüt borç stokunda, döviz cinsinden borçların TL cinsinden borçları ikiye katladığı hesaplandı.
Hazine'nin iç ve dış borçlardan kaynaklı anapara ve faiz ödemelerinin gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranı Nisan 2022 itibarıyla yüzde 70'e ulaştı. Bu oran 2021 yıl sonunda yüzde 54 seviyesindeydi.
Bütün bu verilere rağmen, akaryakıt zamları durmazken, enflasyon %70’lerde gezerken, insanlar lokantalar ve kafeleri, arabalarda yolları nasıl dolduruyor” sorusuna gelelim.
Öncelikle bu yukarıda sıraladıklarım, ülkenin bütçe denkliği açısından içinde bulunulan tablosu.
Kişilerin harcama refleksine gelince…
2020 yılı Mart ayında Türkiye’yi de içerisine alan dünya covid-19 pandemisine bir bakmak lazım!
Dışarı çıkılmasının yasaklandığı, konaklama, tatil, araç kullanımından kaynaklı akaryakıt tüketiminin azalması gibi büyük harcamaların durduğu dönemler…
Geçen 1,5-2 yıl insanların evlerde sadece gıda harcamalarına yöneldiği dönemler…
Lokanta, kafe tarzı sosyal hayatın olağan işletmeleri kapandı, o işletmelerde çalışanlar işsiz kaldı.
Ancak oralarda yapılan tüketim harcamaları da amiyane tabirle ‘cepte’ kaldı.
Toplumun büyük kesiminde sadece gıda harcamalarının dışında nispeten bir tasarruf oluştu.
Bu durum, sabit gelirliler için de ekonomik durumu daha iyi olan kesimler için de geçerli.
Bu dönemdeki minimum harcama düzeyi, pandemi sonrası ‘normalleşme’ ile insanları araç kullanmaya yöneltmesi çok normal oldu.
Yine lokanta ve kafe türü yerlerde yoğunlaşmaların oluşması, gidilemeyen 1,5 yıllık sürecin etkisiydi.
Ama asıl toplumdaki tasarruf dönemi, 2004 yılından 2017 ortalarına kadar ki ülke enflasyonunun çift hanenin altında olmasıyla sağlandı.
Bu yıllar arasında kişiler tasarruf sürecini ciddi artırdı.
Nitekim bu anlattıklarımı TÜİK’in ve Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığı verileri de destekliyor.
TÜİK, yurt içi tasarruf oranları ile hane halkı tasarruf oranını da açıklıyor. Buna göre, hane halkı tasarrufunun harcanabilir gelire oranı, 2018 yılında bir önceki yıla göre düşerek yüzde 13,9 olarak gerçekleşti. Bununla birlikte, 2018 yılında hane halkı tasarrufunun GSYH’deki payı da 1,3 puan düşerek yüzde 9,2 oldu.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de tasarruf oranı, 1998-2014 yılları arasında zaman zaman azalma eğilimi söz konusu olsa da yurt içi tasarruf oranlarının yüzde 20-25 bandında seyretti.
Aşağıda tabloda ise Türkiye’nin 1965’ten 2021 yılına kadar tüketici ve toptan enflasyon oranlarını da özellikle veriyorum.
İncelediğimizde daha iyi görülecektir ki, insanlarımız bugün 3,5-4 yıl önceki süreye kadar olan tasarruflarını harcıyor.
Yani stoktan yiyor.
Yıllar | Tüketici | Toptan |
1965 | 5.8 | 10.8 |
1966 | 5.7 | -1.7 |
1967 | 8.3 | 8.0 |
1968 | 3.7 | 6.0 |
1969 | 7.8 | 5.2 |
1970 | 8.1 | 6.1 |
1971 | 16.5 | 23.0 |
1972 | 13.7 | 14.9 |
1973 | 16.0 | 29.1 |
1974 | 18.6 | 19.1 |
1975 | 19.8 | 10.4 |
1976 | 16.4 | 19.1 |
1977 | 28.0 | 36.1 |
1978 | 47.2 | 48.8 |
1979 | 56.8 | 81.4 |
1980 | 115.6 | 94.7 |
1981 | 33.9 | 25.6 |
1982 | 21.9 | 24.8 |
1983 | 37.1 | 40.1 |
1984 | 49.7 | 53.5 |
1985 | 44.2 | 38.2 |
1986 | 30.7 | 24.5 |
1987 | 55.1 | 48.9 |
1988 | 75.2 | 69.7 |
1989 | 68.8 | 68.0 |
1990 | 60.6 | 49.3 |
1991 | 71.1 | 63.2 |
1992 | 67.9 | 65.7 |
1993 | 71.4 | 64.8 |
1994 | 125.5 | 146.5 |
1995 | 76.0 | 65.6 |
1996 | 79.8 | 84.9 |
1997 | 99.1 | 91.0 |
1998 | 69.7 | 54.3 |
1999 | 68.8 | 62.9 |
2000 | 39.0 | 32.7 |
2001 | 68.5 | 88.6 |
2002 | 29.7 | 30.8 |
2003 | 18.4 | 13.9 |
2004 | 9.3 | 13.8 |
2005 | 7,72 | 2,66 |
2006 | 9,65 | 11,58 |
2007 | 8,39 | 5, 94 |
2008 | 10,06 | 8,11 |
2009 | 6,53 | 5, 93 |
2010 | 6,4 | 8, 87 |
2011 | 10,45 | 13,33 |
2012 | 6,16 | 2,45 |
2013 | 7,4 | 6,97 |
2014 | 8,17 | 6,36 |
2015 | 8,81 | 5,71 |
2016 | 8,53 | 9,94 |
2017 | 11,92 | 15,47 |
2018 | 20,3 | 33,64 |
2019 | 11,84 | 7,36 |
2020 | 14,6 | 25,15 |
2021 | 36,08 | 79,89 |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com