28 Mayıs 2022

Stoktan yiyoruz!

Biz ekonomi gazetecileri ekonomideki gelişmeleri değerlendirirken, ‘anın fotoğrafını’ çekeriz. Ekonomistler ve iktisatçılar gelecekte oluşabilecek risklere ve fırsatlara ilişkin değerlendirme yapar. Bu nedenle bugün yukarıdaki soruları yanıtlamak isterken, şu andaki durumun fotoğrafını çektiğimi belirteyim.

Bir süredir soruluyor: "Akaryakıt zamları durmuyor. Enflasyon %70 ama yollarda araçlardan geçilmiyor", "Lokanta, kafeler bütün zamların ürünlere yansıtılmasına karşı insan yığınlarıyla dolu." “Ekonomik sıkıntı varsa bunların da bir açıklaması olmalı” diye...

Türkiye’de bugün resmi olarak yüzde 70’lerde olarak açıklanan enflasyon, Türkiye ekonomi tarihinde sürekli yapısal problemlerden biri oldu. Yakın dönem Türkiye tarihinde 1970’lerden başlayarak 2000’li yıllara kadar çift haneli verilerin görüldüğü enflasyonist bir süreç yaşandı. 2000’li yıllarda tek haneli oranlara düşse de 2010’lu yılların sonunda döviz kuru ve fiyat pahalılığı nedeniyle enflasyon yeniden ciddi problemlerden biri haline geldi.

Ancak asıl ülkeyi ekonomik darboğaza getiren dönem 2018-2022 arası oldu.

Türk Lirasının değer kaybı, yüksek enflasyon, artan borç ve karşılık gelen kredi temerrütleri, krizin öne çıkan özellikleri oldu.

Kriz, liranın dalgalanmalar hâlinde büyük oranda değer kaybetmesiyle daha görünür hale geldi.

Sonraki aşamada, ödenemeyen borçlar ve ekonomik daralma ile daha derin bir boyuta ulaştı.

Öyle ki; swap anlaşmaları ile döviz arayışına girilirken, her yapılan swap anlaşmasının süresinin sonuna doğru, yeni bir swap anlaşması için bir başka ülke arayışlarına girildi.

Cumhuriyet tarihinde ilk defa kamunun faiz borcu, anapara borcunu geçti.

Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı iç borç stoklarına ait ödeme projeksiyonlarında, borcun faiz ödemeleri, anapara ödemelerini geçti. Bununla birlikte 3 trilyon 109 milyar TL tutarındaki merkezi yönetim brüt borç stokunda, döviz cinsinden borçların TL cinsinden borçları ikiye katladığı hesaplandı.

Hazine'nin iç ve dış borçlardan kaynaklı anapara ve faiz ödemelerinin gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranı Nisan 2022 itibarıyla yüzde 70'e ulaştı. Bu oran 2021 yıl sonunda yüzde 54 seviyesindeydi.

Bütün bu verilere rağmen, akaryakıt zamları durmazken, enflasyon %70’lerde gezerken, insanlar lokantalar ve kafeleri, arabalarda yolları nasıl dolduruyor” sorusuna gelelim.

Öncelikle bu yukarıda sıraladıklarım, ülkenin bütçe denkliği açısından içinde bulunulan tablosu.

Kişilerin harcama refleksine gelince…

2020 yılı Mart ayında Türkiye’yi de içerisine alan dünya covid-19 pandemisine bir bakmak lazım!

Dışarı çıkılmasının yasaklandığı, konaklama, tatil, araç kullanımından kaynaklı akaryakıt tüketiminin azalması gibi büyük harcamaların durduğu dönemler…

Geçen 1,5-2 yıl insanların evlerde sadece gıda harcamalarına yöneldiği dönemler…

Lokanta, kafe tarzı sosyal hayatın olağan işletmeleri kapandı, o işletmelerde çalışanlar işsiz kaldı.

Ancak oralarda yapılan tüketim harcamaları da amiyane tabirle ‘cepte’ kaldı.

Toplumun büyük kesiminde sadece gıda harcamalarının dışında nispeten bir tasarruf oluştu.

Bu durum, sabit gelirliler için de ekonomik durumu daha iyi olan kesimler için de geçerli.

Bu dönemdeki minimum harcama düzeyi, pandemi sonrası ‘normalleşme’ ile insanları araç kullanmaya yöneltmesi çok normal oldu.

Yine lokanta ve kafe türü yerlerde yoğunlaşmaların oluşması, gidilemeyen 1,5 yıllık sürecin etkisiydi.

Ama asıl toplumdaki tasarruf dönemi, 2004 yılından 2017 ortalarına kadar ki ülke enflasyonunun çift hanenin altında olmasıyla sağlandı.

Bu yıllar arasında kişiler tasarruf sürecini ciddi artırdı.

Nitekim bu anlattıklarımı TÜİK’in ve Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığı verileri de destekliyor.

TÜİK, yurt içi tasarruf oranları ile hane halkı tasarruf oranını da açıklıyor. Buna göre, hane halkı tasarrufunun harcanabilir gelire oranı, 2018 yılında bir önceki yıla göre düşerek yüzde 13,9 olarak gerçekleşti. Bununla birlikte, 2018 yılında hane halkı tasarrufunun GSYH’deki payı da 1,3 puan düşerek yüzde 9,2 oldu.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de tasarruf oranı, 1998-2014 yılları arasında zaman zaman azalma eğilimi söz konusu olsa da yurt içi tasarruf oranlarının yüzde 20-25 bandında seyretti.

Aşağıda tabloda ise Türkiye’nin 1965’ten 2021 yılına kadar tüketici ve toptan enflasyon oranlarını da özellikle veriyorum.

İncelediğimizde daha iyi görülecektir ki, insanlarımız bugün 3,5-4 yıl önceki süreye kadar olan tasarruflarını harcıyor.

Yani stoktan yiyor.

Yıllar

Tüketici

Toptan

1965

5.8

10.8

1966

5.7

-1.7

1967

8.3

8.0

1968

3.7

6.0

1969

7.8

5.2

1970

8.1

6.1

1971

16.5

23.0

1972

13.7

14.9

1973

16.0

29.1

1974

18.6

19.1

1975

19.8

10.4

1976

16.4

19.1

1977

28.0

36.1

1978

47.2

48.8

1979

56.8

81.4

1980

115.6

94.7

1981

33.9

25.6

1982

21.9

24.8

1983

37.1

40.1

1984

49.7

53.5

1985

44.2

38.2

1986

30.7

24.5

1987

55.1

48.9

1988

75.2

69.7

1989

68.8

68.0

1990

60.6

49.3

1991

71.1

63.2

1992

67.9

65.7

1993

71.4

64.8

1994

125.5

146.5

1995

76.0

65.6

1996

79.8

84.9

1997

99.1

91.0

1998

69.7

54.3

1999

68.8

62.9

2000

39.0

32.7

2001

68.5

88.6

2002

29.7

30.8

2003

18.4

13.9

2004

9.3

13.8

2005

7,72

2,66

2006

9,65

11,58

2007

8,39

5, 94

2008

10,06

8,11

2009

6,53

5, 93

2010

6,4

8, 87

2011

10,45

13,33

2012

6,16

2,45

2013

7,4

6,97

2014

8,17

6,36

2015

8,81

5,71

2016

8,53

9,94

2017

11,92

15,47

2018

20,3

33,64

2019

11,84

7,36

2020

14,6

25,15

2021

36,08

79,89

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cemilcahitsaracoglu.blogspot.com