Artırılan faiz bir yandan yerli parayı değerlendirerek ithal girdi fiyatlarını düşürür, diğer taraftan talebi yavaşlatır. Talep zayıfladığı zaman fiyatlama davranışlarında aşağı yönlü baskı oluşur. Bu şekilde enflasyon inişe geçer.
Nass’ı dikkate almadan faiz artırımının genel mantığı böyle.
Durup dururken faiz artırımına neden girdik?
2021 yılı Aralık ayında kur korumalı mevduat (KKM) uygulaması devreye alındığında dolar kuru 18 liradan 11,69 liralara gerilemişti.
İktidar elindeki dövizi TL olarak KKM’ye yatırana 3 ay sonunda yüzde 17 TL faizi ya da 11,69’dan Mart 2022 ayına kadar geçen sürede dolar kurunda meydana gelen farkı vermeyi taahhüt etti.
Geçtiğimiz ay bu taahhüt yerine getirildi. Ciddi bir kur farkı ödenmesi yapıldı.
Açıklanmasa da 25 milyar liralar seviyesinde toplamda fark ödemesi yapıldığı hesaplanıyor.
Ardından yeniden 3 aylık uygulama başlatıldı.
Ancak son 3 ayda dolar kuru 14,6-14,85 aralığında baskılandığı için bu kez katılanların dövizden beklentisinin fazla olmayacağı görülüyor. Çünkü geçen 3 ayda dolar kuru başına 2,5-2,96 lira arası bir kazanç şu anda olmayacak gibi.
Bu durumun KKM’de toplanan tutardaki birikime de yansımış olacak ki hükümet, Mart ayı itibariyle bankalarda dövizi bulunan şirketlerin de KKM’ye girmesine ve vergi avantajından yararlanmasına imkan getirdi.
Merkez Bankası 14 Nisan Çarşamba günü Para Politikası Kurulu (PPK) yeniden faiz konusunu değerlendirecek.
Genel olarak gelişmekte olan ülkelerde faiz silahı, ısınan ekonomiyi soğutmak için kullanılan bir enstrüman.
Faizler yukarı çıkınca ekonomik aktivitede yavaşlama oluşabilir. Büyüme politikalarını da olumsuz etkiler. Dolayısıyla da enflasyonun gerilemesi beklenir.
Şimdi “ekonomi çok mu iyi durumda da soğutmak için faiz artırımı olacak” diyebilirsiniz!
Ama şu anda ekonominin ne yapılırsa yapılsın çalışmaz durumda olduğunu iktidar da iyi biliyor.
Ama iktidarın elini en çok da resmi olarak yüzde 61’i gayri resmi yüzde 140’ları geçen enflasyon güçsüzleştiriyor.
O nedenle şu anda yüzde 14’ler olan politika faizini hafif gıdıklamanın formülü üzerinde duruluyor.
Faiz artırımının amacından çok yaratacağı etkiye bakalım.
Yatırımları düşürebilir, büyüme politikalarını olumsuz etkileyebilir ama vatandaşlara “sizleri enflasyonda boğmuyoruz” mesajını vermede önemli olacak.
Yine faizin artması ile piyasada talep azalması oluşacağı için, harcama eğiliminin düşmesi ile fiyatlar genel seviyesinde de bir gerileme oluşabilir.
Böylece hükümetin kontrol edemediği fiyatların düşürülmesine katkı verebilir.
Bu da ‘enflasyonun yanı sıra fiyatların da gerilemesini sağladık’ mesajına destek olabilir.
Bankacılık kesimi ise Merkez Bankası’ndan yüzde 14 politika faizi üzerinden borç para alıp, yüzde 25-27 arası Hazine’ye satması yöntemlerinde olduğu gibi, piyasadan daha fazla para toplamak için faiz yükseltilmesini de fırsat bilecektir.
Piyasadan toplanan para ise emisyon hacmini daraltacağı için TL’nin değerlenmesini sağlayacaktır.
İşte faizin ufaktan bir gıdıklanması iktidar için üçüncü bir argümanın daha oluşmasına zemin hazırlayacak.
Bakan Nureddin Nebati’nin ‘TL’yi olabilecek en düşük seviyeye düşürdük. Türk lirası en düşük durumda, daha ineceği bir yer yok, vatandaş rahat olsun’ sözünden sonra TL’nin değerlenmesi sağlanmış olacak.
Faiz artırımının istihdam piyasasına etkisi olumsuz olacaktır. Yatırımları durduracağı, büyümeyi yavaşlatılacağı için risk alıp işyeri açmak yatırımcı için zor bir karara dönüşecektir.
Ama bunlar şu anda hiç düşünülecek konular değil gibi görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com