2025 yılına asgari ücretliler ile emekliler mutsuz girdi. İktidarın bu kesimleri mutlu edecek rakamları açıklamamasının altında iş dünyasının endişeleri ile ABD’de başkanlık koltuğuna oturacak olan Donald Trump’ın alacağı kararları öngörememesi olduğunu belirtelim.
Çünkü Trump’ın geçmişte izlediği ticaret savaşlarını yeniden
alevlendirecek politikalara yönelme endişeleri küresel piyasalarda var. Ticaret
savaşlarını alevlendirecek politikaların yeniden bütçe açığı ve enflasyonu
artıracağı bütün merkez bankalarını endişelendiriyor.
Öte yandan bizim de içerisinde yer aldığımız coğrafyada da
jeopolitik belirsizlikler var. Dünya genelinde de benzer belirsizlik endişesi
var. Mesela Grönland, Panama Kanalı’na karşı askeri güç kullanabileceğini
açıkladı. Kanada’nın ABD’ye katılmasını istiyor. Bütün bunlar öngörülmedik
ilhak politikalarını gündeme getiriyor. Yine Ortadoğu’da İran’ı ezme gündemi de
devam ediyor.
İşte bütün bu öngörüsüzlükler 20 Ocak tarihine kadar
sürecek. Donald Trump 20 Ocak’ta koltuğuna oturacak. Ondan sonra da nasıl adım
atacağı anlaşılmaya çalışılacak. ‘bir deli, bir taş, bir kuyu’
meselesini hatırlatıyor süreç.
Yurtiçinde ise 23 Ocak’ta Merkez Bankası’nın Para Politikası
Kurulu (PPK) toplantısı olacak. Toplantıda büyük olasılıkla faiz indirimi
bekleniyor. Merkezin sonrasında mart ayına kadar eli rahat olacak. Şubat ayında
PPK toplantısı yapılmayacak.
Merkezin faiz indirim kararının döviz kurları üzerinde bir
yükseliş trendi oluşturup oluşturmayacağı endişesi yurt içi piyasalarda soru
işareti olarak kendisini gösteriyor.
Bu süreçte Merkez Bankası, küresel fiyatlamalardaki gelişmeleri
de izleyecek. Özellikle ABD Merkez Bankası FED’in yılın ilk yarısında faiz
indirimine gidip gitmeyeceğini iyi kestirmeye çalışacak.
Burada Merkez Bankası’nın yerinde kimsenin olmasını istemem.
Çünkü, bir yandan iç piyasada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘faiz indirimleri
sürecek’ lafını ezdirmeme ile diğer yandan FED’in faiz indirimine
gitmesi halinde küresel pazarlarda oluşacak dalgalanmaya da karşı durma
arasında sıkışmış durumda.
Bu kapsamda Merkez Bankası’nın enflasyonda beklenen düşüş
olmasa bile faiz indirimlerine devam edeceği yönünde görüşler var. Ancak;
enflasyon tehdidini görüp, toplam talebi düşürmek için faiz oranını artırma
yoluna gidebileceğini ya da faizi pas geçebileceğini hatırlatalım.
Bu arada politika faizi indirimi sonrası
piyasada mevduat faizlerinde de gevşemenin olacağı biliniyor. Bunun da toplam
talebi artırabileceği, o zaman da dezenflasyon sürecinin sekteye uğrama durumu
var.
Bu arada Merkez Bankası’nı faizler konusunda adım atmaya
itecek unsurlardan biri de net rezervlerin durumu olacak. Bankanın bu ayın
başında swap hariç net rezervler 4 milyar 55.9 milyon dolar artış ile 67 milyar
671.6 milyon dolar oldu. Böylece swap hariç net rezervler 46.7 milyar dolara
yükseldi. 27 Aralık 2024 ile biten haftada swap hariç net rezervler 43.7 milyar
dolar seviyesindeydi.
Öte yandan yabancı para kredilerinin daha cazip olması ve
yurtdışından borçlanma koşullarının iyileşmesi nedeniyle reel sektörün 2024
yılında bu kanallardan borçlanması artmıştı. Finans dışı sektörün net döviz
pozisyon açığı Ekim 2024 itibariyle bir önceki yıl sonuna kıyasla yüzde 62,8
artarak 132.3 milyar dolara çıktı. Bu rakam, açık pozisyonda Mayıs 2020’den bu
yana en yüksek seviyeye işaret etti.
Bütün bu gelişmeler Merkez Bankası’nın da iktidarın da önümüzdeki aylara ilişkin atacağı adımları şekillendirecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com