Geçtiğimiz Mayıs’ta dernek başkanlığını üstlenen Yılmaz, bir
grup gazeteciye Türkiye madenciliğinin önemini ve sorunlarını anlattı. Madencilik
sektörünün “önce insan sonra çevre” ilkesi çerçevesinde hareket edilerek
sürdürülmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, “Dünyada milli parklarda bile
arama yapılıyor. Ama çevreye ve insana saygılı olarak” dedi.
Türkiye’deki madencilik mevzuatının dünyadaki hiçbir ülke mevzuatından aşağı
olmadığını belirten Yılmaz sektörün en önemli işlevinin de “köyden kente göçü”
önlemesi olduğunu vurguladı.
Türkiye’de yabancı maden arama şirketlerinin yüzde 2 devlet
hakkını verdiğini, kalan yüzde 98’i alıp gittikleri yönünde çok ciddi bir
yanıltmaca bulunduğunu anlatan Yılmaz, altın madenciliğinde ‘devlet
hakkı’nın döviz kuruna bağlı olduğunu söyledi. Devlet hakkını ortaya
koyan Londra Altın Borsası’nın bir tablosunun olduğunu, o tabloda 800
dolar iken bir ons altının fiyatı o zaman devlet hakkı yüzde 2 olurken, ons
fiyatı bin 941 dolar olduğunda karşısında ise 2023 yılında yer alan devlet
hakkı tutarının yüzde 16.25’e ulaştığını kaydetti.
Madencilik
faaliyetinin yüzde 50’si yerli
Türkiye’de altın madenciliğinin yıllık üretim kapasitesinin
35 ton olduğunu bunun yüzde 50’sini yerli, yüzde 50’sini ise yabancı madenci
firmaları tarafından çıkarıldığını anlatan Yılmaz, “Türkiye’de
yer altında nikel, altın, toryum, bor, kömür, trona gibi tüm madencilik
alanındaki servetinin 3.5 trilyon dolarlık bir rezerv var”
değerlendirmesi yaptı.
İliç maden kazasının
röntgeni iyi çekilmeli…
İliç Altın Madeni sahasında Türkiye’nin altın üretiminin
6’da 1’ini gerçekleştirdiğini, kazanın olduğu bölgeye bir gün sonra kendisinin
de gittiğini kaydeden Yılmaz, TBMM’de kurulan komisyonun yaşanan aksaklıkları
açığa çıkartacağına inandığını söyledi. Yılmaz, “Doğruların ortaya çıkması iyi
olur. Çünkü sektör üzerinde kötü bir imaj çökmüş durumda. Yığın liçi prosedürü,
bugün dünyada 268 madende uygulanıyor. Uygulanmayan bir şey değil. Burada
önemli olan şey; kök sebep analizini iyi yapmak lazım” dedi.
5 bin ton bekleyen
altın rezervi
Madencilik faaliyetinin milli alanları talan ettiği
yönündeki iddiaların da gerçekçi olmadığını söyleyen Yılmaz, “Madencilik
yapılan orman alanlarının toplam oranının onbinde 3,08’dir” dedi.
Türkiye’de yıllık 200 ton altın ihtiyacı olduğunu bunun 30-35 tonunun içeride
üretildiğini, 160-170 tonunun ise ithal edildiğini anlatan Yılmaz, “Türkiye
2023 yılı itibariyle 6 bin 500 ton metal altın potansiyeli var. Bunun bin 500
tonunun nerede olduğunu biliyoruz. Keşfedilmeyi bekleyen 5 bin ton üretilebilir
altının bugünkü piyasa değeri yaklaşık 300 milyar dolar”
değerlendirmesi yaptı.
Altın ile dış ticaret
açığı kapatılabilir
Bugün yıllık 2,5 milyar dolarlık altın üretildiğin bunun
tamamının Türkiye’de kaldığını dile getiren Yılmaz, “Bunu Merkez Bankası’nın ön alım
şartı olduğu için öncelikle ona veriyoruz ve TL olarak alıyor. Üretimi 100 tona
çıkacağımız zaman bu rakam yaklaşık 8-9 milyar dolara çıkacak. Bu da altındaki
dış ticaret açığının 3’te 1’ini kapatmamız anlamına gelir” diye
konuştu. Yılmaz, 2023 yılında 31 milyar dolarlık altın ithalatı olduğunu, 12
milyar dolar da ihracat yapıldığını, dış ticaret açığının da 19 milyar dolar
seviyesinde olduğunu anlattı.
Yeşil dönüşüm 9 kat madenciliğe yol açacak
Son yıllarda gündeme gelen yeşil dönüşümün 9 kat daha fazla
madencilik faaliyeti anlamına geleceğini anlatan Yılmaz, "Fosil yakıtlardan
uzaklaşalım denildiğinde, mesela akü elde etmek için, daha fazla nikel, kobalt,
cadium, kurşun, bakır, çinko üretimi demektir. Eğer bu ürünleri madencilik
yapmayıp çıkartmazsan, o zaman daha fazla ithal edeceksin. Dünyadan
bataryaların bertarafı da ayrı bir konu. 10 yıl sonra dünya batarya çöplüğüne
dönecek. Mesela TOGG üretip, bataryayı dışarıdan alacaksak, Akkuyu’da dışa
bağımlı olacaksak ne anlamı var yeşil dönüşümün” tespitini dile
getirdi.
Standardizasyonu
hayata geçirmeliyiz
“Sabah madene gelen adamın, akşam sağ salim evine dönmesini istiyoruz” diyen Yılmaz, dernek olarak standardizasyonu hayata geçirmeyi hedeflediklerini ifade etti. Yılmaz, “Sektörün kendi kendini denetleyecek bir yapısı oluşturulmalıdır. Kanada’da sürdürülebilir madencilik standartları denetim yapısı var. ‘Madencilik yapmayan madenci’ denetliyor ve iç denetim sertifikası veriyor. Yine altın madenciliğinde Uluslararası Bağımsız Kuruluş-ICMI ‘siyanürle üretimin başladığı noktadan sona kadar gelen yere kadar denetliyor’ ve sertifika veriyor. Bu kapsamda dernek olarak biz de uluslararası etkinlikleri Türkiye’ye çekmeyi, gönüllü sertifikasyon sistemi oluşturmayı istiyoruz. Bunun 4 ana halkası olacak. İş güvenliği, çevre, halkla ilişkiler ve finansal şeffaflık. Nitekim sektörde büyük değişimi bugünden yarına hemen hayata geçirebilecek bir taslağımız var. Kanadalılarla konuştuk taslağımızı” diye konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com