16 Mayıs 2021

Sonbahara mutant virüsüne hazır mıyız?



Bu yılın sonbahar ayları birçok yönden önemli olacak. Ekonomiden, siyasete yeni mutantlı virüslere hazır olmalıyız.
Bayram öncesi 8,2-8,26 seviyesindeki dolar kuru, iç piyasaların kapalı olduğu bayram boyunca 8,5’lere dayanınca herkeste bir endişe başladı.

Endişeyi tetikleyen en önemli unsur, merkez bankasının rezervinin dövize müdahale edecek seviyede olmaması hatta, (-) 59 milyar dolarlara kadar gerilemesi.

Boşalan döviz rezervlerimizin kısmen doldurulması için ‘bacasız fabrika’ diye anlatılan turizme ciddi bel bağladık.

Gerçi bu dönem fabrikanın (mutantlı turistler) hammaddeleri bozuk.

İngiltere, Hindistan, Brezilya gibi mutant virüsünün yayıldığı ülkelerden gelecek turistlerin nasıl bir etki bırakıp gideceğinden endişe duymalı mıyız?

Dövizine bel bağladığımız turist sonrası mutant virüslü kitlelerin kalacağı bir Türkiye ile mi karşı karşıya kalacağız?

Örneğin, okulları eylül ayında açabilecek miyiz?

Aşımız yok gelecek aşılar da mutanta dirençli mi bilmiyoruz

‘Geliyor, gelecek’ diye anlatılan ancak 30 milyon dozu bulmayan aşımız oldu.

Yaz dönemi boyunca anlaşması yapıldığı söylenen Rus-sputnik V ya da Çin-sinovac aşılarının mutant virüsüne karşı etkili olmaması halinde ne yapacağız?

Korkarım sonbahar aylarında mutant virüslü kitlelerin olduğu bir süreçle mücadele edeceğiz.

‘Patron’ bakanlar ayrılma peşinde mi?

Bu arada siyasette yaşanan gelişmeleri de kendime izah edemiyorum!

Dışarıdan atanan Türkiye’de işletme sahibi yani patron olan kişilerden seçilen bakanlarımızın sanki şirketlerine dönmek istedikleri gibi bir his içindeyim.

Ama bunu istifa ederek değil de ‘görevden alınma’ şeklinde olmasını istiyorlar gibi.

Bir de şimdiye kadar ayrılan bakanların istifa etseler bile, ‘görevden afflarının kabul edilmesi’ şeklinde bir anlayışla ayrılıkları olunca, ayrılmak isteyen bakanlar da kendilerinin görevden alınmasını mı istiyorlar?

Örnekleyelim mi?

Medipol Hastanelerinin sahibi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca.

Aşı konusundaki açıklamalarından neredeyse en fazla yüzde 30’u gerçekleşti.

Açıklamalarındaki doz miktarını topladığımızda 100 milyondan fazla aşının çoktan gelmesi gerekiyordu.

Yani, Türkiye adına bir dizi anlaşma yaptığınızı dile getiriyorsunuz, sonra bakılıyor ki; bu anlaşmaların hepsi ‘konuşma’da kalmış. Karşılıklı müeyyidelerin uygulanacağı yazılı bir metne bağlanmamış.

Turizm gelirlerine bel bağladık dedik ya!

Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Tüm turizm çalışanları, otellerde restoranlarda çalışanlar, şoförler, havaalanlarında çalışanlar, tur rehberleri de dahil turistin görebileceği herkesi mayıs sonuna kadar aşılayacağız” demesi ile başlayan, Turizm Bakanı ETS Tur’un sahibi Mehmet Nuri Ersoy’un hazırlattığı, Türkiye'nin yaz sezonu tanıtım videosu, içeriğindeki "Siz eğlenin, ben aşı oldum" sloganı ile başlattıkları büyük tartışma. Ülke insanını küçük düşürücü iddiaları…

Gerçi toplam 30 saniyelik video çok kısa bir süre yayında kaldı, paylaşılan hesaptan silindi ise de sosyal medyada halen tartışmaları sürüyor.

Bütün bunlara bakınca, işletme sahibi bazı bakanlar ayrılmak istiyorlar da istifa mı edemiyorlar?

İstifa etmeleri halinde ‘Reisi yalnız bıraktınız’ denilerek, ‘Medipol Hastanesi’nden hizmet alımı düşer’, ya da ‘ETS Tur’dan rezervasyon yaptırılmaz’ diye mi düşünüyorlar?

Dahası, sosyal medya üzerinden bu işletmeler hakkında yapılacak güzellemelerin işletmeleri zarar edecek noktaya getirmesinden mi endişe ediyorlar?

Bu yüzden ayrılmak isteyen bakanlar attıkları adımlarla sanki bilerek ‘hata’ yapıp, Cumhurbaşkanı’nın onları görevden almalarını istiyormuş, hissi ben de var doğrusu!

Profesyonel yönetici ikilemi ile karşı karşıyayız

Bir dönem hatırlayınız, iş aleminden profesyonel kişilerin ülke yönetiminde karar verici olmasının bürokratik işleyişin tıkandığı noktaların kolaylıkla belirlenmesi açısından iyi olacağı dile getiriliyordu.

Ancak karar verici olarak getirilen kişilerin kendi şirketlerinin oluşundan dolayı profesyonel yönetici olamadıkları da görüldü. Bunun en bariz Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’da daha iyi gözlendi.

Pekcan’ın yerine siyasetten birinin (Mehmet Muş’un) getirilmesi sanki yeniden siyasilerin karar verici olacağının işareti gibi okunabilir.

Sadece buradaki sorun, milletvekillerinden atanacak kişiler olunca, partinin TBMM’deki sandalye sayısını düşürmesidir.

Onu da MHP’nin günlerdir tartışılan Anayasa Taslağında giderici maddelerin getirilmesiyle çözüme kavuşturulmasının planlandığını görüyoruz.

Anlayacağınız, bütün bunlar AK Parti içerisinde tartışılıyor.

Hem de çok yönlü tartışılıyor.

AK Partili dostumun bir tarihteki itirafını da burada söylemeden edemeyeceğim:

“Reis bugün yaşananları hak edecek biri değildi. Ama o da hata etti. Bir dava uğruna yola çıktığı arkadaşlarını, yolda gördüklerine değiştirmesiyle başladı her şey.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cemilcahitsaracoglu.blogspot.com