15 Aralık 2020

Asgari ücret dünya başka, biz de başka…



‘Hayat pahalılığı’ kriteri getirilmeli, satın alma gücü baz alınmalı ve en önemlisi ILO 131 sözleşmesi şartı olan asgari ücret belirlenirken işçinin ailesi de hesaba katılmalı

SSK’nın prim tavanına etkisinden, Bağ-Kurluların ödeyecekleri asgari prim tutarına, SGK prim borçlarından 65 yaş aylığı alanlara, emekli ve engelli maaşlarına kadar milyonlarca çalışan ve kamuoyunun genelini ilgilendiren asgari ücretle ilgili 2023 yılı toplantıları başladı.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2023 yılı asgari ücretini belirlemek üzere 7 Aralık’ta ilk toplantısını gerçekleştirecek. Diğer toplantı ise 14 Aralık’ta yapılacak.

Geçtiğimiz yıl asgari ücret, 16 Aralık 2021 Perşembe günü yapılan dördüncü ve son toplantının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmıştı. Brüt 5 bin 4 lira, net 4 bin 253 lira olarak belirlenen asgari ücrete 2022 yılı için yüzde 50,5 oranında zam yapılmıştı. Ocak ayında yapılan yüzde 50,5'lik zammın ardından 1 Temmuz 2022 tarihinden itibaren geçerli olarak brüt 6 bin 471 TL, net 5 bin 500,35 TL olarak belirlenmiş, böylece, 2022 Ocak dönemine göre net asgari ücrette yaklaşık yüzde 30 oranında artış yapılmıştı.

Peki, artık Türkiye genelinde ortalama ücret olarak bütün işletmelerde uygulamaya çalışılan asgari ücretin dünyadaki uygulamaları nasıl oluyor? Ya da şöyle soralım: 1818-1883 yıllarında yaşayan Karl Heinrich Marx’ın tespitleri neden hala bizim ülkemizde geçerliliğini koruyor?

Bilindiği üzere asgari ücret, yükselen hayat standartları ve üretim kapasitesinde işçilere kazanç yansıtmayan, sıkıntılı dönemlerde ise tüm olumsuzlukları yansıtan işverenlere karşı işçilerin korunması amacıyla uygulanıyor.

Bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marx, işçilerin işverenlere karşı korunması konusundaki tespitlerinde; kapitalist kazandıkça işçinin de kazanacağı tezinin gerçeği yansıtmadığına dikkat çekmiş, “Kapitalist, ‘pazar fiyatını doğal fiyatın’ üstünde tuttuğu zaman işçi kazanamaz” demişti.

Sadece işçinin kendisi dikkate alınıyor

Bizde asgari ücret belirlenirken, ciddi birtakım sıkıntılar olduğunu kabul edelim. Mesela asgari ücret belirlenirken sadece işçinin kendisi dikkate alınıyor. Ailesi hesaplamalara katılmıyor. Çünkü bu coğrafyada çoğunlukla alt gelir gruplarında tek çalışan 4 ve daha fazla aile bireyinin geçimini üstleniyor. Yine, yüksek vergi alınarak kesinti yapılıyor. İstanbul gibi pahalı bir megapoldeki işçi de aynı asgari ücreti alıyor, Ağrı’daki işçide. Böylece bölgeler arasındaki ekonomik farklılıklar dikkate alınmıyor.

TÜİK de mağdur ediyor

Yine, Türkiye’de son yıllarda enflasyonun düşük açıklanması, ücretlerin ise enflasyona endekslenmesi ve artışların buna göre yapılması da ciddi mağduriyet yaratıyor. Hele ki; enflasyon sepetlerinin bile ciddi bir şekilde tartışıldığı, enflasyon oranında bile artışların yapılmadığı dönemleri düşündüğümüzde, asgari ücretin reel alım gücünün de gün geçtikçe düştüğü ortaya çıkıyor.

Asgari ücretin bir bireyin ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmiyor olması, ailesinin göz ardı edilmesi, üstelik belirlenen ücretin üzerinden çeşitli kesintilerin yapılması, çalışanların belini iyice büküyor.

ILO’nun 131 sayılı sözleşmesi uygulanmalı

Bu nedenle, asgari ücret belirlenirken, asgari ücretin amaçlarından olan gelir dağılımında adaletin sağlanması ve yoksulluğun azaltılması öncelikli olmalı. Türkiye’nin ILO’nun 131 Sayılı Sözleşmesini imzalaması ve bu sözleşme gereği olan asgari ücret belirlenirken işçinin ailesinin de hesaba katılması şartı hayata geçirilmeli. Bu adımın sosyal devlet ilkesinin ‘olmazsa olmazı’ olduğunu unutmamalıyız.

AB ülkelerinde durum

Asgari ücretin dünyadaki uygulamalarına baktığımızda, birçok ülkenin ‘sosyal devlet’ yapısını ortaya çıkaran farklı kapsam ve uygulamasının olduğunu görüyoruz. Örneğin; Avusturya ve Kanada bölgesel farklılık esasına göre belirliyor. Almanya ve İngiltere dar ekonomik kapsam esası uyguluyor. Fransa, mesleki farklılıklara göre belirlerken, ABD ve İsviçre asgari ücret uygulamasını sakat işçiler için ayrı belirliyor. Malta ve yine ABD yaşlı, çocuk, öğrenci, çırak için farklı belirlerken, Hollanda ve Belçika gençler için ayrı uyguluyor. Türkiye’de ise sigortalı çalışanların yarıdan fazlası asgari ücret ile çalışıyor.

Satın alma gücü baz alınmalı

Türkiye’nin de artık dünyanın birçok ülkesinden geri kalmaması gerekiyor. Özellikle enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde, ücretlerin reel değerlerini korumak amacıyla “hayat pahalılığı” kriteri uygulanıyor. Bunun da artık Türkiye’de hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu kapsamda asgari ücretlerin satın alma gücünü korumak için fiyat artışlarına göre sabitlenmesi önem kazanıyor. Çalışanların huzurlu ve sağlıklı çalışabilmesi için, evine ne götüreceğini düşünmeden, masraflarını karşılayabileceği bir ücret seviyesi hayata geçirilmeli. Asgari ücret üzerindeki vergi yükü kaldırılmalı, kayıt dışı istihdam denetlenmeli. Çünkü kayıt dışı istihdam korkusuyla asgari ücret üzerinden alınan vergiler zaten zor durumda olan işçiyi daha da zor duruma sokuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cemilcahitsaracoglu.blogspot.com