19 Eylül 2021

Faizi düşürmenin tahkimatı yapılırken, kurun da mecali yok



Gazetecilik ‘tarihe kayıt düşmek’ olarak bilinirken, aslında ‘tarihe anlık kayıt düşmek’ demek daha doğru. Çünkü yazıya döküldükten sonra, her an yeni bir gelişme olabiliyor, yazı son gelişmeyi içermiyor.
Ağustos’un 12’sindeki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) öncesi bu köşede faizin 100 baz puan indirileceğini yazdığımızda son anda yapılan toplantıyı bilmiyorduk açıkçası.

O toplantıda okulların açılmasının beklenmesine karar veriliyor. Faiz indirimi halinde döviz kurunda oluşacak hareketliliğin, milyonlarca öğrencinin masraflarını etkilemesinin önlenmesi gündeme geliyor.

O toplantıya kadar alınan son karar, faizin 100 baz puan indirilmesi yönündeydi.

Merkez bankası kendi gündemine dönerken, son günlerde alınan bazı kararların perde arkasını kurcaladık.

Bu kararların 23 Eylül’deki PPK toplantısında faiz indirimi halinde kur artışlarının nereye kadar olacağına yönelik hem nabız yoklama, hem de tahkimat amaçlı olduğu belirtildi.

Eylül ayının başından itibaren Şahap Kavcıoğlu’nun bazı toplantılarda yaptığı açıklamalarla piyasanın nabzının ölçüldüğünü öncelikle anlatalım.

Piyasanın ilk nabzı, Alman iş örgütü AHK ile 8 Eylül tarihindeki toplantıda alındı.

Kavcıoğlu orada, ilerde alınabilecek bir faiz indirim kararında odak noktanın artık çekirdek enflasyon olacağını söyledi. “Küresel merkez bankacılığında, para politikası duruşu belirlenirken, para politikasının etkisi dışında olan kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergeleri esas alınır” dedi.

Şu notu düşelim ki kafalar karışmasın!

Fiyatı mevsimsel olarak değişebilen ürünlerin sepetten çıkarılarak hesaplandığı çekirdek enflasyonda, manşet enflasyonun aksine bir düşüş söz konusu oldu. Temmuzda yüzde 17,22 olan yıllık çekirdek enflasyon, ağustosta yüzde 16,76’ya gerildi.

Kavcıoğlu’nun bu açıklamasının hemen akabinde beklendiği gibi piyasalarda ‘faiz indirimi’ kaygısı oluştu, TL baskılandı. Dolar/TL, 8,35’ten 8,48’e, avro/TL 2,5 hafta sonra 10 TL seviyesinin üzerine geldi. İlk tepki sonrası kurlar bir miktar geri çekildi, dolar/TL 8,44, avro ise 9,97’de dengelendi.

Bunu merkez bekliyor muydu?

Bekliyordu, doların nereye gideceği ile ilgili ilk nabız alındı.

Banka ikinci adımı Alman iş örgütü toplantısından tam bir hafta sonra 15 Eylül’de, zorunlu karşılık düzenlemesinde değişikliğe gitmesiyle attı.

1 Temmuz tarihinde TL zorunlu karşılıkların döviz cinsinden karşılanması oranını yüzde 20’den yüzde 10’a düşüren TCMB, 1 Ekim 2021 tarihinde oranı yüzde 10’dan yüzde 0’a düşürerek uygulamayı sonlandıracağını açıkladı.

Bu ne anlama geliyor?

Öncelikle zorunlu karşılık oranının artırılmasının daralmacı, oranın azaltılması ise genişlemeci para politikasına işaret ettiğini belirtelim.

Buna göre zorunlu karşılık oranı düşürüldüğünde zorunlu karşılıkların bir kısmı kullanılabilir rezerv şekline dönüştüğünden bu da bankaların kredi tabanını artırır. Bankaların kredi tabanın genişlemesi de para arzının yani piyasaya para verilmesinin artmasına neden olur.

Nitekim bankadan yapılan açıklamada, “Alınan zorunlu karşılık kararı ile 1 Ekim itibarıyla Türk Lirası cinsinden zorunlu karşılık tesislerinin yaklaşık 13 milyar 900 milyon lira, döviz ve altın cinsinden zorunlu karşılık tesislerinin ise yaklaşık 3 milyar 400 milyon dolar karşılığı tutarında artması beklenmektedir” denildi.

Merkezin bu adımıyla da önceki açıklamada olduğu gibi faizin düşeceği görüşüyle kur 8,27’lerden bir anda 8,52’lere sıçradı.

Merkez bankası bunu bekliyor muydu?

Bunu da bekliyordu ve piyasanın nabzını ikinci kez ölçmüş oldu.

Yani Merkez, dolar kuru nereye kadar zıplar? testini iki kez ilginç söylemlerle anlamaya çalıştı.

Yazımızın hazırlandığı şu ana kadar Merkez Bankası’nda oluşan ilk görüş (eğer son ana kadar yeni bir toplantı olmazsa) kurun mecali yok yönünde.

Yani faizin 100 baz puan düşürülmesi halinde dolar kuru 9 TL’yi aşacak güçte değil.

Merkez’de bu görüş oluşmuş durumda.

Merkez, faiz indirimi halinde kurda olası çıkışları göğüslemek, yani rezervlerde tahkimat oluşturmak amacıyla bir adımı da 17 Eylül’de attı.

Reeskont kredi limitinin 30 milyar dolara çıkarılmasını kararlaştırdı.

Böylece faiz indiriminde olası kurlarda yaşanacak artışlarda, döviz kuruna ihtiyaç duyacak ihracatçıların kredi imkanları genişletildi. İhracatçının kullanacağı krediyi daha sonra yurtdışından elde edeceği döviz ile kapatmasına kadar geçecek sürede etkilenmemesi sağlanmış oldu.

Bu arada reeskont kredi yönteminin Merkez bankalarının rezervlerinin dolmasını sağladığını da hatırlatalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cemilcahitsaracoglu.blogspot.com