Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece kendisine ait olan yüzde 34’lük oyunda ciddi bir erime olmadığı hatta MHP ile birlikte oy yüzdesi de yüzde 40 dolayında. Bu oran seçimi kazanmasına yetmiyor. Ama seçimi yitireceği de kesin bir dille söylenemiyor. Çünkü görünen kendisi cumhurbaşkanlığına seçilebiliyor, ancak partisinin TBMM'deki milletvekili sayısı MHP ile birlikte 150 civarında görünüyor. Yani vatandaşta kendisine güven var, ancak yol arkadaşları o güveni vermiyor.
20 yılda 15 seçimin tamamını kazanan Erdoğan'ın önümüzdeki yıl yapılacak seçimde 16’ıncıyı kazanıp kazanmayacağı Rusya-Ukrayna arasındaki sürece bağlı.
20 yılda 15 seçimin tamamını kazanan Erdoğan'ın önümüzdeki yıl yapılacak seçimde 16’ıncıyı kazanıp kazanmayacağı Rusya-Ukrayna arasındaki sürece bağlı.
Bu konuya döneceğim…
Merkez bankası politika faizini 100 baz puan indirdi. 14 olan politika faizi 13’lere düşürüldü. Merkezin aldığı bu karar beklenmiyordu. Ekonomistleri ‘ters köşe’ yaptı diyebiliriz.
Karar ile kredi faizlerinin düşürülmesinin amaçlandığı gözlenirken, aynı zamanda merkezin büyüme kaygısı içerisinde de olduğu görülüyor. Merkez enflasyonu ikinci planda düşündüğü, önceliğin büyüme olduğunu ortaya koydu. Yıllık büyüme oranlarının 3. Çeyrekte yüzde 2-3 düşebileceği endişesi de Merkez’de de var.
En öncelikli görevinin fiyat istikrarını korumak ve sağlamak olan Merkez Bankası'nın risk primleri üzerinde ters etki yapabileceği görülen bu adımla aslında, kendi kanunundaki fiyat istikrarını ikinci plana attığı da görülüyor.
Peki MB’yi bu karara iten ‘Dışarıdan sıcak para gelebileceği ihtimali mi?’ Bu nedenle mi faiz indirimi yapıldı?
Karar Gazetesi yazarı @Kahvecibrahim ’20 milyar dolar nereden geldi’ sorusunu yöneltti.
İçeriye 2 hafta kadar önce, ağırlıklı Rusya, Katar, Libya ve Suudi Arabistan’dan ciddi bir para girişi olacağı yönünde kulağımıza gelen bir başka kulisi de @Kahvecibrahim yazısına ekleyelim.
Şimdi yazının başına dönelim, biraz da gerilere de gidelim…2018 yılına…
Türkiye'de resmi verilere göre, kişi başına milli gelir 8 yıldır düşüyor; 2013 yılında 12 bin 582 dolar olan milli gelir, 2021 yılında 9 bin 539 dolara geriledi. Kişi başına gelir, sekiz yıl aralıksız düştü.
Bu süreç yaşanırken, Türkiye’nin yakında ödemeler dengesinde bozulmanın başlayacağı IMF’den para almak zorunda kalacağı laflarının da konuşulduğu 2018 yılında dönemin bir bakanına Rusya lideri Putin’in ‘Sizi IMF’ye muhtaç etmeyiz. Gerekirse 200 milyar dolar Rus Yahudilerinin parasını Türkiye'ye yatırım amaçlı aktarabiliriz’ minvalinde bir öneriyi dile getirdiği kulislerde kulağımıza geliyordu.
Rusya’nın içerisinde bulunduğu Ukrayna süreci ise Rusya’yı yeterince bunalttığı için, o gün yapılan teklifin bugün hayata geçirilmesi mümkün görünmüyor.
Diplomatik çevreler, Suriye’de Rusya’nın etkisini düşürmek amacıyla kurulmuş ciddi bir tuzak olan Ukrayna kumpasından biran önce çıkmak isteyen Putin’in son olarak ‘Ukrayna savaşını ABD sürdürüyor’ sözünü de değerlendirilirken; aslında diplomatik dilde ‘Ukrayna düzgün komşu gibi davranırsa ben çekilirim’in bir başka şekli olarak okunması gerektiğine vurgu yapıyor.
Aynı çevreler, Putin'in ‘artık yeter’ düşüncesini destekleyen önemli adımlardan birinin de Türkiye’nin teklifi ile başlayan son haftalarda AB ülkelerine gönderilecek gıdaların ağırlıklı olarak Türkiye’nin kontrolünde olduğu ‘tahıl koridoru’na izin vermesine de dikkat çekiyor.
Bundan sonraki sürecin ise Zelenski ile Putin’i aynı masaya oturtmak olduğunu vurgulayalım.
Türkiye ve Erdoğan’ın bu süreci başlatmak için çaba içerisinde olduğu artık görünen bir gerçek.
3’lü zirvenin İstanbul’da başarılması halinde, Erdoğan'ın önümüzdeki seçim döneminde alacağı rüzgarı tahmin etmek zor değil.
Ayrıca yıkılan Ukrayna’nın imarı konusunda yurtdışı müteahhitlik alanında haklı bir söz sahibi olan Türk iş dünyasına önemli iş düşecek.
Bu durumla ilgili olarak 100 milyar dolar rakamlarının konuşulduğunu belirtirsek, Türkiye'nin alacağı pozisyonun önemini daha iyi anlatmış oluruz.
Önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde büyük olasılıkla kendisinin yeniden cumhurbaşkanı olarak seçileceği, ancak partisinin dağılımının çok düşük olacağının kendisine gelen anketlerde de gören Erdoğan'ın, TBMM'deki dağılımda AK Parti'nin sandalye sayısı için çabaladığını söyleyelim.
Karar ile kredi faizlerinin düşürülmesinin amaçlandığı gözlenirken, aynı zamanda merkezin büyüme kaygısı içerisinde de olduğu görülüyor. Merkez enflasyonu ikinci planda düşündüğü, önceliğin büyüme olduğunu ortaya koydu. Yıllık büyüme oranlarının 3. Çeyrekte yüzde 2-3 düşebileceği endişesi de Merkez’de de var.
En öncelikli görevinin fiyat istikrarını korumak ve sağlamak olan Merkez Bankası'nın risk primleri üzerinde ters etki yapabileceği görülen bu adımla aslında, kendi kanunundaki fiyat istikrarını ikinci plana attığı da görülüyor.
Peki MB’yi bu karara iten ‘Dışarıdan sıcak para gelebileceği ihtimali mi?’ Bu nedenle mi faiz indirimi yapıldı?
Karar Gazetesi yazarı @Kahvecibrahim ’20 milyar dolar nereden geldi’ sorusunu yöneltti.
İçeriye 2 hafta kadar önce, ağırlıklı Rusya, Katar, Libya ve Suudi Arabistan’dan ciddi bir para girişi olacağı yönünde kulağımıza gelen bir başka kulisi de @Kahvecibrahim yazısına ekleyelim.
Şimdi yazının başına dönelim, biraz da gerilere de gidelim…2018 yılına…
Türkiye'de resmi verilere göre, kişi başına milli gelir 8 yıldır düşüyor; 2013 yılında 12 bin 582 dolar olan milli gelir, 2021 yılında 9 bin 539 dolara geriledi. Kişi başına gelir, sekiz yıl aralıksız düştü.
Bu süreç yaşanırken, Türkiye’nin yakında ödemeler dengesinde bozulmanın başlayacağı IMF’den para almak zorunda kalacağı laflarının da konuşulduğu 2018 yılında dönemin bir bakanına Rusya lideri Putin’in ‘Sizi IMF’ye muhtaç etmeyiz. Gerekirse 200 milyar dolar Rus Yahudilerinin parasını Türkiye'ye yatırım amaçlı aktarabiliriz’ minvalinde bir öneriyi dile getirdiği kulislerde kulağımıza geliyordu.
Rusya’nın içerisinde bulunduğu Ukrayna süreci ise Rusya’yı yeterince bunalttığı için, o gün yapılan teklifin bugün hayata geçirilmesi mümkün görünmüyor.
Diplomatik çevreler, Suriye’de Rusya’nın etkisini düşürmek amacıyla kurulmuş ciddi bir tuzak olan Ukrayna kumpasından biran önce çıkmak isteyen Putin’in son olarak ‘Ukrayna savaşını ABD sürdürüyor’ sözünü de değerlendirilirken; aslında diplomatik dilde ‘Ukrayna düzgün komşu gibi davranırsa ben çekilirim’in bir başka şekli olarak okunması gerektiğine vurgu yapıyor.
Aynı çevreler, Putin'in ‘artık yeter’ düşüncesini destekleyen önemli adımlardan birinin de Türkiye’nin teklifi ile başlayan son haftalarda AB ülkelerine gönderilecek gıdaların ağırlıklı olarak Türkiye’nin kontrolünde olduğu ‘tahıl koridoru’na izin vermesine de dikkat çekiyor.
Bundan sonraki sürecin ise Zelenski ile Putin’i aynı masaya oturtmak olduğunu vurgulayalım.
Türkiye ve Erdoğan’ın bu süreci başlatmak için çaba içerisinde olduğu artık görünen bir gerçek.
3’lü zirvenin İstanbul’da başarılması halinde, Erdoğan'ın önümüzdeki seçim döneminde alacağı rüzgarı tahmin etmek zor değil.
Ayrıca yıkılan Ukrayna’nın imarı konusunda yurtdışı müteahhitlik alanında haklı bir söz sahibi olan Türk iş dünyasına önemli iş düşecek.
Bu durumla ilgili olarak 100 milyar dolar rakamlarının konuşulduğunu belirtirsek, Türkiye'nin alacağı pozisyonun önemini daha iyi anlatmış oluruz.
Önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde büyük olasılıkla kendisinin yeniden cumhurbaşkanı olarak seçileceği, ancak partisinin dağılımının çok düşük olacağının kendisine gelen anketlerde de gören Erdoğan'ın, TBMM'deki dağılımda AK Parti'nin sandalye sayısı için çabaladığını söyleyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cemilcahitsaracoglu.blogspot.com